Kitabın başından itibaren; Yapılmayanı yapabilmek için, cahil cesaretinin verdiği motivasyonla ,zihni sinir projelerini aratmayan değişken davalarında mecnun olmuş karakterler ard arda karşımıza çıkıyor.
Devletin temsil ettiği, otoriter ve katı bir yönetim anlayışı yerine; kolektif ve doğaçlama kuralların bulunduğu bir sistemi tercih eden bir topluluk içinde geçiyor tüm olaylar.
Masalsı, fizik ötesi olaylara veya teknolojik gelişmelere karşı topluluğun bakış açısı aynı: Önce tanımlanamayanın verdiği cazibe, mucize olarak kabul ediliyor. Çok kısa süre sonra ise hayatın doğal akışı gibi benimseniyor.
Kitapta Ursula diye bir karakter var. Kitabı okuyanların bir mottosu olsa “ Öl artık be Ursula!” olurdu bence.
Ancak; çok fazla karakter, birbirine benzeyen çok fazla isim ve birbirinden bağımsız çok fazla detay var.
Okuyucu yoran ve okuyucunun odaklanmasını zorlaştıran bir anlatım tarzına sahip.
Sözün özü; Ben de dahil, bir çok talibin Umman’a varamadan küçük göletlerde boğulmasına sebep oluyor.
Çok sıkılarak okudum.
300 sayfanın sonunda nefes alamaz hale gelince “ Hit the road Gabriel and don’t you come back,no more, no more, no more, no more…” demek zorunda kaldım.
m.youtube.com/watch?v=Q8Tiz6I...
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,3bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.