Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ya da Ölüm
Edebiyat tarihinin en ünlü ve en iyi kitap açılışlarından biri olarak kabul edilen ve Fransız Devrimi etrafında şekillenen İki Şehrin Hikâyesi'nde, Dickens şu muhteşem cümlelerle birlikte hikayesine başlıyor: Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana –sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece "daha" sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi. Hikâye Fransa ve İngiltere'de geçiyor. Kitaba adını veren iki şehir ise doğal olarak Paris ve Londra şehirleri. Kitabın adı biraz yanıltıcı aslında. Odak noktası anlattığı dönem itibariyle tarih ve edebi anlamda daha çok malzeme içeren Fransa ve Paris. Kitabın odak noktasını ve değindiği konuları baz alırsak diğer şehre dair bir hikâye bulmak zor. Bir İngiliz olan Jerry karakterinin "yaptım, ama sor bir niye yaptım" tadındaki günah çıkarmasıyla birlikte İngiltere'deki üst sınıflara hafif bir dokundurma ve birkaç kısa bölüm haricinde o zamanların İngiltere'sine dair pek hikâye bulunmuyor. Londra, devrim ateşiyle alev alev yanan Paris'in yanında karakterlerimizin soluklandığı sakin bir durak vazifesi görüyor genellikle. Bir banka çalışanının Paris'e doğru yola çıkışı ve bankaya "Yeniden Dirilen" mesajını yollamasıyla birlikte romanın ilk bölümleri biraz fantastik bir hikaye tadı veriyor. Dickens, Sanayi Devrimi sayesinde teknolojik ve bilimsel gelişmeler yaşayan İngiltere'de tüm bu gelişmelere rağmen hâlâ metafizik ögelerin gırla gitmesine ufak bir dokundurma yapıyor bu yolla. Tellson's bankasına değinmezsem olmaz bu arada. Müşterilerinden yararlanırken 'değerli müşterimiz' diyen, yararlanamadığı ve alacağı kaldığı anda canını bile almaya hazır günümüz bankalarından biraz farklı. Anca "romanlarda olur onlar" diyebileceğimiz türden bir banka. Zor duruma düşen ve her şeyini kaybeden eski müşterilerine bile savaş ya da herhangi bir zorluğu sallamadan yardım elini uzatan bir banka düşünün. İşte o Tellson's bankası. Fransa'da da bir şubesi bulunan Tellson's bankası yıllar önce ortadan kaybolan Fransız müşterisi Dr. Manette'nin, Bastille'de yıllarca tutuklu kaldığını ve serbest kaldığını öğrendiği anda, İngiltere'de yaşayan kızının yanına banka çalışanı Mr. Lorry'i de katarak, eski müşterisini İngiltere'ye getirmek için harekete geçiyor. Dickens, dizdiği domino taşlarına ilk vuruşu bu şekilde yapıyor. Hikâyenin Fransa ayağına giriş yapıldığı bölüm ise kitabın meşhur başlangıcı kadar muhteşem bence. Dickens, Aristokrasi ve Monarşi altında inleyen, açlık ve sefalet içindeki halkın, devrilen ve çamura dökülen bir şarap fıçısına saldırışını öyle betimlemelerle anlatıyor ki, kitap bittikten sonra geri dönüp tekrar okudum o kısımları. Kitapta olayların fitilinin ateşlendiği ve yükseldiği an ise Fransız Devrimi'nin en büyük simgelerinden ve yine devrimin ateşlenmesindeki en büyük kıvılcım olan Bastille baskını. Kitapta mahkûmlar için yapılan bir baskın olarak geçse bile aslında elinde silah olan ama barut bulunmayan ve içten içe kaynayan halkın Bastille'de bulunan barut fıçılarını ele geçirmek amacıyla düzenlenen ve yine bu hapishanenin Monarşi'nin güç ve gövde gösterisi simgesi olması nedeniyle iyice önem kazanan bir baskındır. Tarihsel olarak bakarsak Bastille baskını sırasında hapishanede bulunan mâhkumlar hakkında çeşitli rivayetler var. Kimi bomboştu diyor, kimi sadece 1 tane ayyaş vardı diyor, kimileri 'De Sade' de vardı diyor (bu külliyen yanlış), ama en çok duyacağınız ve rastlayacağınız bilgi bu baskının hapishanede bulunan 7 mahkûm için yapıldığı. Kitapta barut mevzusu hiç geçmiyor ve baskın sonrası 7 mahkûm omuzlarda taşınarak dışarı çıkarılıyor. 200 milyon gibi korkunç bir satış rakamına ulaşmış bir kitabın (ki bir kitabın birden fazla kişi tarafından okunduğunu da hesaba katarsak bu rakam iyice korkunç bir hâl alıyor) bu kadar yaygın bir kanıya sebep olması ve Bastille baskınının asıl sebebini arka plana itmesi hiç şaşırtıcı gelmiyor bana. Fransız Devrimi'nin nedenlerini, gelişimini net ve temiz bir şekilde aktaran Dickens, daha sonra devrimi patlatıyor. Devrim başladıktan sonra kitabın sürükleyiciliği benim açımdan zirveye ulaştı. Fransız Devrimi'ne farklı bir açıdan bakılması, adalet olgusunun içinin nasıl boşaltılabileceğini, mahkemede suçsuz bulunan bir mahkûma sarılıp, ağlayan halkın ertesi gün önderleri tarafından yönlendirilmesi sonucu aynı mahkûmu ateşli bir şekilde ölüme mahkûm edebilmesini, halkın giyotin aşkını, gücü elinde bulunduran kesimin kim olursa olsun ne kadar zalimleşebileceğini, bir zamanlar zulüm gören kesimin aşama aşama nasıl bir zalime dönüşebileceğini nefis cümlelerle aktarıyor Dickens. Dönemin atmosferini ve çevreyi de uzun, detaylı tasvirlere girmeden net bir şekilde zihnime işleyebildi. Bu arada tüm bu alevlerin arkasında bir isme, lakaba ya da bir ünvana sahip tüm karakterlerini, tıpkı Madam Defarge ve diğer Fransız kadınlarının isimleri ve olayları örgülerine şifreli bir şekilde kaydetmesi gibi gizli gizli birbirine örüyor. Bununla ilgili ne yazsam keyif kaçıracağından hiçbir şey söylememek en iyisi. Bu tarz romanları pek sevmeyenleri de dahil ederek, kendine okur sıfatını yakıştıran herkesin okumasına değecek bir kitap olduğu düşünüyorum. İyi okumalar.
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Can Yayınları · 202358,7bin okunma
··
97 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Ayşe* okurunun profil resmi
Kırmızı ve Siyah
Kırmızı ve Siyah
‘ı okurken en çok bu kitabı hatırladım, 4 sene önce falan okudum ben bu kitabı ama inanılmaz etkilenmiştim. Fransız devriminden seneler sonra bile özellikle soyluların tekrar devrim olup kafalarının kesileceğinden korktukları yazıyor sürekli bu kitaptada. Bence de kesinlikle okunması gereken bir klasik, emeğine sağlık.
Numan okurunun profil resmi
Ayşe bu kitaba başlamadan önce ben de Kırmızı ve Siyah'a başlamaya niyetlendim. Olmadı. Sonra senin başladığını görünce gülmüştüm. O da listemde yani. Çok teşekkürler. :)
1 sonraki yanıtı göster
Kaan okurunun profil resmi
Kitapta beni de en çok etkileyen ve birden fazla okuduğum kısmı, fıçıdan dökülen şarap bölümüydü. Oldukça etkili bir anlatım vardı. Kitabı çok iyi bir şekilde incelemissin hocam zaten, üzerine pek bişey demeye gerek yok. Emeğine sağlık. Ben de kitabı çok beğenmistim. Hani şimdi yorumu okuyanlar spoiler yemesin diye sadece bir iki küçük yerlerini sevmemistim. :)
Numan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim hocam. Cidden o kısımlar iyi bir yazarın ne demek olduğunu çok iyi anlatıyor ve 'edebiyat bu işte' dedirtiyor hocam. :) İki karakterin fiziksel benzerliği çok banal geldi bana. Sen de oraya mı takıldın bilmiyorum ama. :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.