Felsefi inançları, sanatsal hayranlıklarını engellemiyordu. Düşünen kişi duygulu kişiyi boğmuyordu onda. Farkları ayırmasını, hayal gücü ile düşüncenin hakkını vermesini biliyordu. Örneğin bir tragedyada görüşleri ayıplasa bile, söyleyiş üslubuna hayran kalabiliyordu. Anlayışına lanetler yağdırıyordu, ama bütün ayrıntılarında alkışı basıyordu. Bütün kahramanlara kızarken, söyledikleriyle coşmaktan geri duymuyordu. Büyük yapıtları okudu mu kendinden geçerdi, ama aynı yapıtlardan softaların da kendi çıkarları için fayda sağladıklarını düşündükçe üzülürdü.