SİYAH..SİMSİYAH BİR KİTAP BU..Büyük bir boşluğu dolduracak kadar..
Ya da uçurum gibi bir boşluktan, uzadıkça uzayan simsiyah saçlarını savuracak kadar.
Soğuk kadar.
Rüzgâr kadar.
Korku kadar.
Düş kadar.
Yağmur kadar siyah..Simsiyah..
Bir ninenin tükettiği her şeyin tortusunda, yüzündeki çizgilerin en dip noktasında, zihninde uçuşan kuşların kanatları kadar zifiri siyah..
Ya da küçük bir kızın masum ürkekliğinde, anlamadığının bile farkına varamadığı, boyuna, ruhuna ve duygularına beş beden büyük gelen, acıtan..ama silikleşen ,sönen..
O küçük kızın alev alev yanan gözleri kadar siyah..Kızıl siyah..
Çürüyen mevsimlerin, pörsüyen arzuların, güçlenen tutsaklıklarin, yalnızlıkların, kokuşmuşluklarin küf yeşili rengine düşen..
Bir gülüşün çıldırtan korkunçluğundan daha siyah..Kurşuni siyah..
"Dokununca dağılan, uçan, kaybolan.." ,ürkek, hırçın, suskun, varla yok arası, tozlu seslere dönüşen,kedilerin tüyleri kadar siyah..
Gri siyah..
Bir yağmur damlasıyla ateşi sönen sigaranın uçup giden dumanı kadar siyah..
Efsuni siyah..
Kuşku gibi, öfke gibi, kekeleyen bir umut gibi, mantık gibi, kurnazlık gibi, insanlık gibi..kan gibi, ölmüş bir annenin gözleri gibi..siyah..Simsiyah..
Ta ki, öyle bir yere gelene kadar..;
"SABAH YIRTILDI.."
Hayır hayır!
Sabah oldu, değil.
Güneş doğdu, değil.
Gece yerini aydınlığa bıraktı, değil.
Öyle değil.
Tam olarak şöyle;
"Sabah yırtıldı.." !!!
Gözleri kör eden bir aydınlık bu.
Aydınlık mi dedim, değil aslında..
Bu aydınlık da siyaha dâhil..
Bir saatte bitirebileceğim bir kitabı, iki günde, her cümlede büyülenerek okudum. Bazı yerlerde takılı kaldım, devam edemedim, devam etmek istemedim.
Baştan sona başkaldırış öyküleri bunlar. Hem dönem, hem tarz hem de içerik olarak. Öyle avaz avaz değil hepsi, sustukça susanlar var aralarında.
Bilinçli ya da bilinçsiz, huzursuz, sıkıntılı, bunalımlı, toplumdan ve hatta kendi gölgelerinden bile kaçan bireylerin, sıradışı olduğu kadar insani de olan duygularının öyküleri.
Olay örgüsü bakımından durağan ve sınırlı, ama hissettirdiklerini sınırlamak çok zor.
Dili yalın gibi görünebilir. Her kelime kendi başına alışıldık, ama bütün olarak muazzam bir orijinalliğe sahip.
Her hikayede her şey çürüyor gibi. Sürekli bir arayış, kaçış, çırpınış var.
Fantastik öğeler içermesi bile kitabı simsiyah olmaktan kurtaramamış. Insanın zihninin, 'ben' inin içinde filizleniyor her kelime. Mekân da orası, zaman da.
Yazarın,henüz 23 yaşındayken bu eseri yazdığı düşünülürse, atmosfer ve temadaki bu muazzam ustalığı, betimlemelerinin zenginliği ve taa derinlere hitap edebilmesi kesinlikle takdire şayan.
Siyah..simsiyah bir kitap bu..
Keyifli okumalar..:)