Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gün Batarken bir yorumu yanıtladı.
İslam müesseselerinin değişmezliği, kemal halinde bulunmalarındandır… ...Beşer fikrinin bugüne kadar onlardan daha doğru bir nizam bulamadığı da ortadadır.
Sayfa 178Kitabı okudu
·
7 görüntüleme
Halil Korkmaz okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
Sayın Üstüner: "Şayet İslam'dan başka kemale ermiş bir nizam gelmedi ve gelmeyecekse Tanrı bu nizamı kurmak için neden 150 bin yıl bekledi? Ve Müslümanlar bu mümemmel nizamdan kurtulabilmek, ezanın hüküm sürmediği nizamlara sığınmak için canını ortaya koyar"? Sorularını cevaplmanızı sabırla bekleyeceğim.
Gün Batarken okurunun profil resmi
Sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim, sorularınızın cevabı meyanında kanaatlerimi takatim nisbetinde ifade etmeye çalıştım. 1.) Allah, bizim Peygamberimiz Hazreti Muhammed (aleyhisselam)'a hangi dini verdiyse ilk insan ve ilk peygamber olan Hazreti Adem (aleyhisselam)'a da asıl itibariyle aynı dini verdi ikisi de İslam. Allah katında tek din İslâm... Her asırda insanlar o dini artık doğru bir şekilde anlamayı imkansızlaştırınca yani tahrif edince yeniden Rasüller Nebîler gönderilmiş fakat hiç birisine İslam haricinde bir din verilmemiştir. Asıl itibariyle derken kasdettiğim akîde yani inanç ve temel maksadlar (makasıdu'ş-Şeri'a) noktasında, yoksa tabii her devrin kendi şartları gereği indirilen şeriatin ahkamı fer'î meseleler bakımından değişiklik göstermiştir. 2.) Sizce müslümanların günümüzde batıya kaçışlarının sebebi İslamiyet mi yoksa batının dinsiz, vicdansız, zalimane sömürgeci siyaseti mi? Müslümanların batıya gitmek istemelerinin sebebi ya kendi topraklarının batı ya da onların piyonları tarafından yaşanılmaz hale getirilmesi ya da maddi refaha talip olmalarıdır. Batı becerebildiği kadar dünyadaki bütün menfaatleri kendine hasrettiği için, dünya nimetlerinin peşine düşen ya da maddî açıdan müreffeh olmak isteyen Müslümanlar da batıya gitmek zorunda kalıyorlar. Müslümanları batıya karşı maddî olarak böyle zayıf düşüren amil ise dinleri değil, tabiat bilimlerine olan uzaklıkları sebebiyle teknik dolayısıyla iktisadî anlamda batı kadar gelişememeleridir. Dinin bu gelişmeleri yasaklıyor olduğunu zanneden bazı insanlar sebebiyle sanki bu geriliğin sebebi dinmiş gibi gözükebilir bunun İslamiyeti doğru anlayamamaktan kaynaklandığı açıktır. Ayriyeten batıda hristiyanlık gerçekten bu gelişmelere mani olmuş bu yüzden batılılar ya da batı hayranları bizi değerlendirirken İslamiyet ile Hristiyanlığı aynı kefeye koyup dinimizden uzaklaşmamız gerektiği fikrini ortaya atmışlar. Halbuki İslamiyet doğru anlaşıldığı sürece hiç bir zaman ilmî, fennî gelişmelere engel teşkil etmemiştir. Bilakis şuan batıdaki teknik gelişmelerin temellerini Müslüman ilim adamlarının attığı ve onları bu çalışmalara dînlerinin (İslamiyetin) teşvik ettiği gerçeği zamanımızda gün gibi apaçık ortada.
Gün Batarken okurunun profil resmi
kan, gözyaşı, haksızlık, hukuksuzluk ve zulmün sebebinin İslam mı yoksa ondan uzaklaşmak mı olduğunu iyi tahlil edersek bence bu sorunun cevabını da buluruz abi.
Gün Batarken okurunun profil resmi
İncelemenizi okudum; İslam tarihinden cımbızla elîm vakaları seçip, zekat verecek insan kalmayacak kadar mükemmel bir ekonomik dengenin sağlandığı, müslümanların değil kendi topraklarında, nizam-ı alem mefkûresiyle tüm dünyada mazlumların hâmîliği vazifesini ifa ettiği, İslamlaşan toprakların darüsselam (esenlik yurdu) olarak sadece müslümanlar değil tüm dünya insanları tarafından kabul gördüğü, -müslümanların adalet ve ahlaklarına düşmanlarının bile şahitlik edip eserlerinde itiraf etmeleri bu iddiamı destekler- ahkam-ı İslamiyyenin tatbiki sayesinde huzur ve refah içinde yaşanmış uzun yılları görmezden geldiğinize ve bir çok defa siyasî kargaşalardan ilmî müesseselerin ve tarafsız halkın azade olduğu gerçeğini göz ardı ettiğinize üzülerek şahit oldum. ( bir misal, Hz.Ali ile Hz.Muaviye harb ederken tarafsız olan bir çok insan da medinede oturup ilmî ve içtimaî faaliyetlerini sürdürüyorlardı...) Ayrıca Hazreti Adem'den günümüze kadar Allah'ın indirdiği bütün dinlerin İslam olduğu, insanlar onu tahrif ettikçe tekrar tekrar uyarıcılar, elçiler gönderdiği ancak hep asıl itibariyle aynı dini devam ettirdiği hakikatini incelemeyi yazarken hatırlayamadığınızı varsayarak hatırlatma ihtiyacı hissettim. ('Allah katında tek din İslam'dır' ayetinin açıkça gösterdiği üzere..) Buraya kadarki meseleler teferruat nev'inden sayılır... Fakat esasen biz müslümanlar, Allah'ın gönderdiği şeriatin eksiksiz ve kusursuz olduğuna iman etmeli, kusur veya noksan veya fesad varsa onu nefsimizden ya da beşeriyetin heva ve hevesleri karşısındaki acziyetinden bilmeliyiz. Ben şahsen bu imanı, bir müslümanın olmazsa olmazı olarak görüyorum. Eğer siz Allah'ın gönderdiği şeriatlerin yer yüzünde fesat çıkardığını düşünüyorsanız, -ki ben incelemenizden öyle anladım, yanlış anladıysam lütfen uyarınız- sizinle bu meselelerden önce daha temel itikadî konuları konuşup beraber bir zemin inşa etmemiz gerekli, -yoksa direkt olarak bu konuyu konuşarak bir yere varamayız- onun yeri de burası değil malesef.
Gün Batarken okurunun profil resmi
sorularınıza cevap olmadığı doğru, çünkü zaten az önce dediğim gibi sorularınızın cevabı böyle fer'î meseleler üzerinden verilmez bence, hem sorularınızın cevabını birlikte bulmamızı sağlayacak nitelikte bir konuşmayı hem de tek kalemde mesnetsizlikle itham ettiğiniz argümanların kritiğini burada gerçekleştiremeyiz. Yaptığım alıntı hakkında fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Rabbim hepimize en doğru yolu bulmayı ve ondan hiç ayrılmamayı nasibeylesin... Allah'a emanet olun...
Halil Korkmaz okurunun profil resmi
İslamın gerçekten güzel bir nizam olduğuna inanıyorsak neden İslam diyarları ilk günden beri kan, gözyaşı, haksızlık, hukuksuzluk ve zulümle birlikte anılır? Bunu da cevabını vermek zorundayız.
Halil Korkmaz okurunun profil resmi
Sayın Üstüner: Öncelikle her gün, her an değişen bir dünya, tabiat kuran Tanrı'nın insanları değişmez-değiştirilemez yasalara mahkum etmiş olması düşünülebilir mi?
Gün Batarken okurunun profil resmi
İnsanın tabiatının hiç değişmediği, sadece onu izhar şeklinin değiştiği gerçeğini göz önünde bulundurunca, insanın tabiatına göre belirlenmiş yasaların da değişmezliği akla gayet kabul edilebilir gelmeli bence. Bir noktada haklısınız tabii ki illa değişim olacak, ancak bu değişim yukarda bahsettiğim mahiyette olan yasaların ilga edilmesi değil takip ettiği esaslar doğrultusunda zamana göre farklı tefsir ve tatbik şekillerinin ortaya çıkarılması ile de rahatça sağlanabilir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.