Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Samuel Beckett: “Ben bilmemeyle, güçsüzlükle çalışırım.”
Kafka’yı sadece Almancadan okudum –ciddi okuma– gerçi İngilizce ve Fransızcasından okuduğum birkaç şeyi saymazsak – yalnızca Şato’yu Almancadan. İtiraf edeyim, sonuna kadar gelmek oldukça zordu. Kafka kahramanının tutarlı bir amacı var. Kaybolmuş ama ruhsal olarak sallantıda değil; gittikçe parçalanmıyor. Benim insanlarım gittikçe parçalanıyor. Bir başka fark: Kafka’nın formunun ne kadar klasik olduğunu fark etmişsinizdir, silindir gibi gider – ağır ağır. Bu form sürekli tehdit altındaymış gibi görünür – ama aslında tedirginlik formdadır. Benim yazımda tedirginlik formda değil, formun arkasında. Benim yapıtlarımın sonunda adlandırılabilen her şey tuz buz olur. Son kitapta –Adlandırılamayan– tamamıyla bir dağılma var. “Ben” yok, “var” yok, “-dır” yok. Özne yok, nesne yok, yüklem yok. Devam etmenin imkânı yok. Son yazdığım şey –Hiç İçin Metinler– bu dağılma tavrından çıkmak için bir denemeydi ama olmadı. Joyce’la fark şu: Joyce şahane bir malzeme idarecisi – belki de en iyisi. Kelimelerin yapabilecekleri azami şeyi onlara yaptırıyor. Lüzumsuz bir hece yok. Benimki, malzemeye hükmedemediğim bir iş. Joyce’un bildikleri arttıkça yapabildikleri de arttı. Bir sanatçı olarak her şeyi bilen ve her şeye kadir bir tanrısallığa gitti. Bense bilmemeyle, güçsüzlükle çalışırım. Daha önce güçsüzlüğün sonuna kadar kullanıldığını düşünmüyorum. İfade etmenin bir başarı olduğuna, öyle olması gerektiğine dair estetik bir kabul var. Benim naçizane keşfimse sanatçılar tarafından kullanılmaz diye itilen, tanımı itibariyle sanatla bağdaştırılmayan o varoluş alanının tümü. Bence şu aralar kendi deneyimlerinin nasıl olduğuna birazcık dikkat edenler, bunun bir bilmeyen [non-knower], edemeyen [non-can-er] deneyimi olduğunu görür. Diğer tür sanatçı –Apolloncu– bana tamamen yabancı. Bir defasında Beckett, yönteminin yöntem yokluğu olup olmadığı sorusuna, “Hiçbir yerde hiçbir yöntem izi göremiyorum,” cevabını verdi. Beckett ekonomiye ilgisiz miydi: Karakterlerinin hayatlarını nasıl kazandıklarına dair sorunları hiç mi ele almadı? “Benim karakterlerimin hiçbir şeyi yok,” diyerek konuyu kapattı. Beckett’e, neden onca roman yazdıktan sonra oyun yazmayı seçtiği sorulmuştu. “Oyun yazmayı seçmedim,” diye cevap verdi. “Öyle oldu.” Eleştirmenler Godot’nun yapısının ve mesajının, yazara istediği zaman istediği yerde kalemini bırakma özgürlüğü verdiğini söylemişlerdir. Beckett buna karşı çıkar: “Bir perdelik bir şey çok az, üç perde ise çok fazla olurdu.” Beckett, avlanmış bir hayvan gibi Paris’teki dairesinde dolanıp dururdu. “Adlandırılamayan beni içinden çıkamadığım bir duruma soktu.” Peki söyleyecek bir şey bulamıyorsan ne yapmalı? Kimilerinin yaptığı gibi denemeye devam etmek mi? Beckett şu cevabı verdi: “Kimileri de, Nicolas de Staël gibi, kendilerini pencereden atarlar – yıllar süren mücadeleden sonra.” İngilizceden çeviren: Selvin Yaltır
·
12 görüntüleme
Pierre Rivière okurunun profil resmi
Kafamız hâlâ adlandırılamayan etrafında dönüyor gibi, o yüzden gibi
Berf okurunun profil resmi
O da kendi ağına takılmış gibi... Kafka önemli nokta...
BERAT okurunun profil resmi
Sadece ilk paragraf için yorumda bulunacağım. Bir eseri kendi dilinden okumak gerçekten güzel bir duygu, tabi ki dile hakimseniz ve bu dil almancaysa. İngilizce de, almanca gibi anlam yoğunluğu ve kelime haznesi bakımından oldukça zengin bir dil ama yeterli değil. Kafka ise babasının baskısı altında geçirmiş olduğu çocukluk döneminden dolayı bunu eserlerine yansıtmasına ve ağır bir edebiyat oluşturmasına sebep olduğunu düşünüyorum.
Berf okurunun profil resmi
Tabii ki bir eseri yazıldığı dilde okumak güzel bir duygudur. Kafka-baba ilişkisi de üzerinde fazlasıyla durduğum konulardan biridir ama ben burada bahsedilen ağırlığın başka bir şey olduğu düşüncesindeyim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.