Gönderi

"KUR'ÂN'I ANLAMAK..."
"Kur'ân'ı anlamak"tan kastımız eğer, Allah Teala'nın bizden ne istediğini, hiçbir noktayı ıskalamadan, "tam olarak" anlamak ise, meâlin bize bunu vermesi kesinlikle mümkün değildir. İki sebepten: Birincisi meâl ilahî kelamı ihata edemez. İlahî olanı beşerî olana birebir dönüştürmek/aktarmak ontolojik olarak mümkün değildir. Evet Kur'ân anlaşılsın ve yaşansın diye gönderilmiştir. Ama bu, onun her bir ayetini bir cümleye ve bir başka dilin imkânsızlıklarına indirgeme hakkını bize vermez. Kur'ân'ın, ilk muhataplarını çarpan "mucizü'l-beyân" olma özelliği (icâzı) dikkat edin bugün bize herhangi bir şey anlatmıyor. Hatta günümüzde Kur'ân âyetlerinin gramatik olarak, dil ve üslûp olarak birtakım "hatalar" barındırdığını söyleyen "Müslümanlar"(!) mevcut. Dolayısıyla Kur'ân'ı bir başka dile meâl formatında aktarmak, ilahî olanı beşerî olana, mükemmel olanı nakıs olana indirgemek demektir. Bir cümle gibi görünen her bir ayeti bir başka dile yine bir cümleyle aktarmanız mümkün değildir. Zira bir metnin orijinal dilinden bir başka dile aktarılırken vurgularda, tonlamalarda, üslûpta… hasılı ifade kabiliyetinde kayıplara maruz kalması tercüme faaliyetinin kaçınılmaz neticesidir. Ne kadar mükemmel olursa olsun hiçbir tercüme bu genellemenin dışında değildir. Bu sebeplerle Müslümanların "Kur'ân'ı anlama" faaliyeti tarihin hiçbir döneminde meâl üzerinden gerçekleşmemiştir. Bu, tarih boyunca Müslümanların Kur'ân'ı anlamadığı anlamına gelir mi? Elbette hayır! Eğer öyle olsaydı tarih, Müslümanlar eliyle kurulmuş bir dünyaya, "İslâm medeniyeti" dediğimiz Müslüman pratiğine ne Endülüs'te, ne Selçuklu ve Osmanlı'da ne de diğer coğrafyalarda şahit olabilirdi. Bir kere şunu ortaya koyalım: "Kur'ân'ı anlama" faaliyeti "entelektüel" bir faaliyet değildir. Öyle olmamalıdır, olamaz. Kur'ân bir "hayat rehberi"dir. Onda hem iman, hem amel ve ahlâk; hem dünya hem ahiret; hem birey hem toplum; hem geçmiş, hem de bugün ve gelecek vardır. Dolayısıyla onu hakkıyla anlamak, zihnî ve ilmî noktada süreklilik, pratikte devamlılık gerektirir. O bir hayatın içine vahyedilmiş ve orada bir peygamber (s.a.v) rehberliğinde hayata aktarılmıştır. Bu sebeple onun inşa ettiği ilk birey ve toplum son derece önemlidir. [Ebubekir Sifil Hoca / YeniDünya dergisi röportajından]
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.