Gönderi

Proust okuduğun zamanlar… Küçük bir roman karakterinin uyanışıyla -uyanışı esnasında hatırladıklarıyla- asırlarca geriye gidişi. Çocukluğu, belki ilk gençliği. Her şeyin belleğine yağmur gibi hücum edişi… Ya da bir madlen kekini ısırışıyla hafızasının en dip köşe bucağının bir buz dağının yıkılışı ile ortaya dökülüşü. Sana bir şeyler hatırlatıyor belki. Kendinden bir şeyler. Yıllardır unutamadığın, sana ait olan. Herkesin unuttuğu, senin unutamadığın. Hatta unutamadığın için - yaşadıklarını kolayca unutabilen, bir kalemde silebilen insanlara - nefretinle birlikte anımsadığın. İstanbul’da bir ev belki. Denizin sonsuzluğa karışmış gibi önünüzde uzandığı. Bir holdborn tütünle birlikte pek çok şeyi paylaştığın -paylaştığın birçok şeyi sonradan kendine bile itiraf etmekten korktuğun, hatırladığında yine yeniden hatırlayacağından korktuğun için kendine bile itiraf edemediğin - anılar. Bir tütün sarardın. İçtiğin sigaradan birer fırt alırdınız. Bir o, bir sen... Her şeyi, tüm dünyayı paylaşır gibi. Hatta bir dizi karakterlerine benzetirdiniz kendinizi. Bak, House of Cards’taki karakterler -koskoca abd başkanı ile eşi bile birlikte tüttürürdü sigarayı derdin. Proust, madlen kekini ısırır, geçmişini anımsardı bir anda. Tüm belleği, evi, çocukluğu, yaşamı tüm açıklığıyla, şeffaflığıyla önüne serilirdi. Sen de (bir filmde geçen diyalogdan hatırladığın kadarıyla) az süper kahraman değildin. Sen de insanları veya bir insanı sevmiş, küçük bir uyanış esnasında ya da küçük bir eşyayla, bir nesneyle birçok şeyi hatırlamıştın. O lümpenlerin filmi Issız Adam’ı bilir misin? Tam unuttum dediği anda, bir toka Issız Adam’ı kendine getirirdi. Evinde hüngür hüngür ağlatırdı. Bu filmi beğenmezsen, olmazsa, Masumiyet Müzesi romanı. Romanın karakteri, sevdiği Füsun’un bütün eşyalarını toplardı. Saç tokası, izmaritler, saçının bir teli, kullandığı ufak tefek nesneler… Bilinç altında onun bir gün gideceğini bilir, gideceği günleri önceden hisseder ona dair küçük bir müze hazırlardı. Woolf’un dediği gibi: Kendine Ait Bir Oda. Sonra bunları unutur, unutmaya çalışır, kendini yaşamın akışına bırakırdın. Belki Kader filminin Bekir’ine bile benzerdin. Çabucak unutabilen insanlara hayret eder, elinde bütün geçmişinle kalırdın. Unutabilenlere ise lanetler okurdun. Günün sonunda hiçbir şeyi, kendini bile hatırlamazdın.
··
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.