Gönderi

Biraz uzun, ama okumayan çok şey kaybeder..
**Yavuz Sultân Selîm'in İstanbul'a Girişi** •Yavuz Sultân Selîm'in İstanbul'a giriş şekli, ayrıca üzerinde durulacak derin bir tarihî psikolojik hâdisedir. Yavuz, tarihte ancak bir iki cihangire nasîb olan bir muvaffakıyetle taht şehrine dönüyordu. Bir hamlede ve tek seferde imparatorluğun topraklarını iki mislinden fazla genişletmişti. •Maddî bakımdan, yeryüzünün 3. büyük devleti ortadan kaldırıldığı gibi, mânevî bakımdan da İslâm dininin başkanlığı demek olan halîfelik, 767 yıldan beri bu sıfatı haiz olan Abbâsîler'den Osmanoğulları'na geçmiştir. •Mukaddes Emânetler, Osmanlı Türkleri'nin elindedir. Mukaddes Şehirler (Mekke, Medîne, Kudüs) de öyle. ••İstanbul'da Büyük Cihangir'i karşılamak için kıyâmetler kopmaktadır. En büyük merâsimler hazırlanmıştır. Yüzbinlerce halk, en samimî hisleriyle hükümdarlarına alkış tutmak için, aylardan beri bugünü beklemektedirler. •Yavuz'un bütün gösterişi, devlet işlerindedir. Husûsî hayâtında mahçub, mütevâzı ve sâkin bir adamdır. Geceleri odasında gözlük takıp kitap okuduğu anlarda, alelâde bir Türk bilgininden hiçbir farkı yoktur. Son derece sâde giyinmektedir. İstanbul'da halkın hissiyatını ve yapılacak merasimleri öğrenince pek çok sıkılmıştır. •Şahsına gösterilecek olan bu derece âlâyişten utandığı için, bir gün sonra merâsimle şehre girmesi lâzımken, birkaç saat önce, gece vakti, yanında birkaç kişi ile kayığa binmiş, gizlice Topkapı Sarayı'na çıkmıştır. Ertesi gün halk ve devlet adamları, Pâdişâh'ın Saray'da olduğunu öğrenmişler ve hiçbir merâsim yapılamamıştır. •Bu hâdise, Türkiye'nin inhitat devirlerinde birtakım palavracılara yapılan karşılama törenleri ile mukayese edilirse, XVI. asır Türk ahlâkının yüksekliği daha iyi belli olur.
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.