Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Jean-Jacques Rousseau
Jean-Jacques Rousseau'ya göre ahlâkın kaynağı, bencillikten tamamen uzak menfaatsiz ve asil duygulardır. Bun lar, doğuştan sahip olduğumuz duygulardır. İnsan iyi olarak doğar. Toplum onu bozar; kalbindeki yüksek duygular yok eder ve yerine menfaatle gururu koyar; özgeciliğin yerine bencilliği getirir. Ahlâk bakımından toplum hayatı, ilk insanların yaşadığı tabiat hayatı karşısında bir gerileyiştir, bir alçalmadır. Tabii benliğini yaşatan ilkel insan hürdü, toplum içinde esir oldu. Medeniyet hayatı, kalpteki samimiliği öldürdü.ilimlerle sanatların ilerlemesi, erdemliliği ortadan kaldırdı. İlimler, övünme ve menfaat duygularından doğdu. Güzel sanatlar, kalpteki tabii erdemliliği çürüttü. Sonunda lüks de, insanların işsizlikleri ve boşuna övünmelerinden doğdu. Fenalığın ilk kaynağı, insanlar arasında bulunan eşitsizliktir. Onu doğuran da insanlar arasındaki dayanışma ihtiyacıdır. Dayanışma insanları birbirine esir etmiştir. Sonra ondan, esirliğin başka şekilleri doğmuştur. Bütün toplum kurumları, kötülükleri kutsallaştırmak içindir; "Mülkiyetin kurulmasıyla zenginle fakirin eşitsizliği kutsallastarilmıştır: Mahkemelerin kurulmasıyla kuvvetli ve zayıf eşitsizliği kutsallaştırılmıştır; keyfi otoritenin kurulmasıvla da bayla esirin eşitsizliği kutsallaştırılmıştır". Bütün toplum kurumları, insanın esir haline getirilmesi ve sömürülmesi ilkesine dayanmaktadır. Tabiat hayatını yaşarken insan, iyi ve samimi idi, mutlu ve erdemli idi. Tabiattan ayrılıp toplum kurmakla kendi felâketini kendisi hazırlamış oldu. Ahlâk düşüklüğü, bütün maddi düşüklükler gibi insa nin, tabiat halini kaybetmesinin sonucu olmuştur. Eğer adil ve mutlu olmak istiyorsak, tabiattaki düzenin üstüne hiçbir zaman çıkmamalıyız. Eğer insan toplum içinde bozulmamış olsaydı, kendini tabiatin etkilerine bıraksaydı, tabiat ona merhametin derin bir şeklini, gerçekten ilâhi olan şefkati aşılayacaktı. Tabiat eğer konuşabilseydi, ondan çıkan Allah'ın sesi olacaktı. Allah, tabiattaki kendiliğinden oluşun içinde kalbe doğmaktadır. Bu kendiliğinde oluşta Rousseau, benliğin bütün halinde tabiata bağlanışını görüyor. Yalnızlığında kalamayan benlik, bu bağlanışta Allah'ını buluyor; böylece tabiattaki düzenin dışına çıkmaya hiç muhtaç olmadan Allah'a ulaşıyor. Ruhun kurtuluşu, kendi tanrılığından bize ilhamlar veren tabiattaki kendiliğinden oluşa kalbin teslim olmasında aranmalıdır. Tabiata böylece sığınmak, toplum düzeninden uzaklaşmakla olur. Mutlu ve ahlâklı olmanın şartı, yeniden tabiata dönüştür. Rousseau'nun kalp ahlâkı, ancak tabiat düzeni içinde gerçekleşebilir.
Sayfa 165 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.