İster Anadolu Türkü ister Avrupa Türkü olsun Türkiye'nin parçalanması ya da köleleştirilmesi, boyunduruk altına alınması karşısında infial duyanların sayısı da az değildi. Ama on yıldır bitmek bilmeyen savaşlardan sonra yakılıp yıkılmış, nüfusu azalmış, olanakları ve kaynakları tükenmiş, kısmen işgal altında bulunan bir ülkede galiplerin mutlak iradelerinin karşısına dikilebilmek için görülmemiş bir yüreklilik gerekliydi. Öte yandan galipler, İslamın en büyük manevi mertebesi sayılmasına karşın o günlerde başkentinde çökmüş bir vaziyette varlığını sürdürmeye çalışan halifeyi arkalarına almışlardı. Ona karşı çıkmak bir tür aforoz tehlikesiyle karşı karşıya kalmak, dine saygıda kusur etmek demekti. Ancak bir kişi bunu yapacaktı.
Sayfa 449 - Kabalcı Yayınevi