Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

632 syf.
·
Puan vermedi
Sırf arka kapak değil, bugüne değin kaynak alınıp uyarlanmış, kitap ve film sayısının çokluğuyla “Jane Eyre”, konusunun bilinirliği, evrensel seviyede bir eser. Bu yüzden ben de, muhteviyatı sakınmak hususunda, eli rahat bi haldeyim. Yine de yakın zamanda, okuma listenizde bulunuyorsa, eseri okumayı bitirdikten sonra, yazdıklarıma göz atarsanız daha sağlıklı olur. Bir kısım Türk okur ya da okura dışarıdan bakıp yorumlayan kimselerce “Historical Romance /Tarihi Aşk” tür olarak, aman canım sende “okuduğu da kitap olsa, aşk romanı işte” şeklinde, enteresan bir üst perdeden değerlendirmeye tabi tutuluyor. Bunu yapabilmek için nice eseri hatmetmiş olmalılar elbet, ben yine de gereksiz bir tahakküm olduğu kanısındayım. O türü küçük görenlere müjdelerim, klasik olması onu tür dışı bırakmıyor, Jane Eyre bir historical romance:) Akrabalarının yanında yaşayan kimsesiz bir kızın hikayesi. Sığıntı olarak geçirdiği yıllar, akabinde yatılı okul günleri ve Thornfield (Diken Tarlası / bu isim, kardeşinin Uğultulu Tepeler’i ile benzer bir mantıktan) Malikanesine varan mürebbiyelik günleri. On sekiz yaşında, hayat fukarası, fiziksel özellikleriyle asla dikkat çekmeyen bir genç kız, feleğin çemberinden geçmiş, kırk yaşında namlı bir hovardayı kendine aşık eder. Gidişat içinde böylesi bir yakınlaşma masalsı bulunabilir. Yine aşka nerden bakıldığına göre değişen bir içe sindirip sindirmeme meselesi (sindiremedim). Tek kafa sesi, tek ağız, başkarakterden okuduğumuz hikaye, kendi hariç, diğer karakterlerin de; davranış düşünce ya da his olarak aktarımını , genel geçer değil, kişisel gözlem ve değerlendirmeleriyle nakşettiğinden, her daim bir yanlı hal söz konusu. Zira birçok noktada, kişilerin kişilik özelliklerini alın, burun, ağız gibi uzuvlarına bakıp bilen, esas kızımız, bu minvalde Freud’a pabucunu ters giydirir:) Çeşitli olayların sonucunda, Eyre sevdiği adam ve işinden yani malikaneden, bir yok hiç yok beş kuruşsuz ayrılmak zorunda kalır. Birkaç gün sürünür bla bla, nihayetinde dilenecek kadar düşer. Dilenip sığındığı kapıda, kendine geldiğinde evin emektar hizmetçisi sorar; “Yoksa terzilik mi yapıyordun?” Yanıt şahane bence :) “Yok, terzi değildim. Yalnız, sen bana aldırma. Kafanı benim için yorma da burasının neresi olduğunu söyle.” Evin sahibine de benzer bir üslupla yanıtlar verir, kurtarıldı, ağırlandı, müteşekkir..:) Aradan zaman geçer, ki bu zaman aralığı teolojik argümanlar silsilesidir. Alt metin filan değil, direkt direkt din propagandası bolca yapılır. Dere tepe düz gidilerek, varılıp sığınılmış yer, meğer kuzenlerinin evi olmasın mı:) Bu güzel sürpriz, yine bir görev aşkı ile kuzen yakınlaşması (döneme has diyor geçiyoruz) olarak taçlanır. ve kilometrelerce öteye varan, üç günlük mesafeden duyulan sevgilinin sesi. Burada da “yüce Tanrı istedi” oldu, aşkın üzerini mucizelerle bezedi hali devam. Artık sona giderken, duyduğu sese kayıtsız kalamayan Eyre, sevdiği adama geri döner vs vs. Erkek egemen toplumda, kadının güçlü duruşunu gerçeklikle harmanlayıp ... diye gidiyor değerlendirmeler. Bana ilginç gelen bazı noktalar var. Anne babasız kaldığında, yaşamak zorunda kaldığı ev zengin. Gönderildiği okul, paralı yatılı. Aldığı eğitim neticesinde, öğretmenlik yaparken, tercihini özel ders vermekten yana kullanıp gittiği yer malikane. Aşk yaşadığı adam malikanenin sahibi. Kaçıp süründüğü dönem kapısına vardıkları, hiç haberi olmadığı kuzenleri, arada hiç tanışmadığı amcadan kalan miras (yani temelde paranın ona sağladığı imkanlara dolaylı ya da dolaysız sahip) ve gaipten ulaşan sesler. Ne kadar rasyonel ne kadar irrasyonel, karakterimiz size göre ne kadar güçlü, okuyun konuşalım:) Çeviriye gelince, tembihlemek yerine sıkılamak derken, beni de bi sıkıladı, bilhassa belirteçlerde sıkıntı olduğunu düşünüyorum, güncellenmeli. Saygılarımla..
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 202031,1bin okunma
··
459 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.