Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
10/10 puan verdi
Yükünü Yere Bırak Rahat Et
Ömer Sevinçgül’ün yazılarını ağırlıklı olarak yıllardır Zafer Dergisi’nden takip etmeme rağmen derli toplu ilk defa bir kitabını okudum. Son kitap fuarı ziyaretimde iki kitabını almıştım. Bunlardan biri “Rabbim Beni Bana Bırakma”, diğeri ise okuduğum bu kitaptı. Ağırlıklı olarak öyle kelime oyunları yapan, edebiyat yapmış olmak için edebiyat yapan kitapları tercih etmiyorum. Yazarın bir yere dokunmasını istiyorum. Mesela kalbime. Duygularıma, ruhuma. Hayatın kendisi kolay olsa da içinde sıkıştığımız sistem, her haliyle, diliyle, muhabbetiyle zehiriyle hayatı bize zorlaştırıyor. Dert olmayanlar dert; sorun olmayanlar sorun olup çıkıyor. Gençlerin dilini yakalayabilmek, ferakansına girebilmek güç. İşte bu dili yakalayan yazarlardan birinin Ömer Sevinçgül olduğunu bu kitabı okuduktan sonra anladım. Kitaptaki her yazı iki bölümden oluşuyor. Önce sorun, sonra sorun üzerinde öneriler. Önce acılar, sonra teselli. Önce dünyanın üçüncü yüzü, sonra dünyanın ikinci ve çoğu zaman da birinci yüzü. Önce, nefis, şeytan, imtihan, günah; sonra dünya ahiretin mezrası, büyük değil küçüksün, güçlü değil acizsin, yükünü yere bırak rahat et, fakrını anla ve bir gücün önünde secde et. Ve son olarak isimlerin talimi. Sıfatların arkasında tebessüm eden O’na ulaşmak. Yazar, gerçeği aramak, bulmak, bilmek üzere yola çıkıyor. Görünür olandan hareket ediyor. Örneklemeler hep böyle. İkna ediyor. Aklım da söylenene tabi oluyor. Konusu insan olan eski fotoğrafların koleksiyon olarak toplanması ne kadar ilginçse; yazarın da konusu insan olan, insanı anlatan, ve bilhassa okunmuş, altı çizili satırları olan kitapları sahaflardan derleyip toplaması da o kadar ilginç ve güzel. Hepsini okumak için not ediyorum: Dostoyevski’den, Tagore’ye; Hemingway’dan Camus’a; Kafka’dan Tolstoy’a… Yazarları kitap isimleriyle beraber not ediyorum. Arada Gülistan gibi, Yunus Divanı, Küçük Sözler, Dar Kapı, Fareler ve İnsanlar gibi okuduğum kitaplar da var tabi. Bu kitapların özelliği duygu ve düşüncenin bir arada olmasıdır. Yazar bunu bir kuşun iki kanadı gibi kitapta olmazsa olmaz olarak görüyor. İkna oluyorum. Evet duygusuz kitap, hikaye; düşüncesiz kitap, masal. Diyor ki bana yazar: Ruhunu anlatan nurlar, “Şefkat, sevgi, merhamet”tir. Bu benim yaptığım işin doğasında var. Önemli olan bunların varlığı da değil. Şefkatin, sevginin, merhametin fillerimizle, eylem olarak dışa yansıması da gerekir. Şairin dediği gibi, sevgileri yarınlara bırakmamalıyım. “Kalbinde saklama, göster, görünür kıl, dışarıya taşır” Hemen şimdi. Kime sevgi vereceksen, kim senden sevgi bekliyorsa öteleme. İfade et. “Kimi arkadaşlar hava gibi, kimi arkadaşlar ekmek gibi, kimi arkadaşlar ilaç gibi ve kimileri de zehir gibi.” Herkese ne gibi ise o kadar zaman ayır! Zehirden de uzak dur. “İnsanı özgür kılan tüm varlıkları yaratana olan inancıdır.” Yaratanı inkâr etme özgürlüğünü kullanırsan bütün yaratılmışların esiri olursun. “Her şeyin sahibine kul olan, her şeye kulluk etmekten kurtulur.” Bulmak o kadar önemli değil de aramanın kendisi önemlidir. Aramayı kaybederseniz, neyi bulacaksınız. “Arayanlardan kimi bulur, kimi bilemeden, bulamadan gider. Esas olan aramaktır.” Katılıyorum. Çünkü bütün bulanlar arayanlardır. “İnsanız, yalnızız, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği günler gelecek.” Hem de çok yakın bir zamanda gelecek. Babanın oğuldan, annenin babadan kaçacağı zaman. Hesapta ne bir yardımcı, ne bir torpil… Aczini güç olarak kullanıp, ona teslim olmuşsan, sen yalnız değilsin. Bütün melekler şahit, bütün deliller lehte… “Önceleri dünyayı ümit ederdim, şimdi öteleri arzuluyorum.” Evet evet işte beni tarif ediyorsun. Önemliydi dünya benim için. Ne zaman ki sevdiklerim terk edip gitti, ne zamanki ayrılıkların acıları kalbimi dağladı, dünya bitti. Ne zaman ki yönümü varlıkların arkasından beni gör, beni sev diyen Rabbi tanıdım, öteler özlemim oldu. Biliyorum öleceğim. Toprak altına gireceğim. Ellerim, “Ah ellerim! Bir sinek ısırmasına bile dayanamazdım. Ve yüzüm! Suya atılan şeker misali eriyecek toprakta.” Ve ben hâlâ oyunda oynaştayım! Altını çizdiğim yerler o kadar çok ki bu kitapta. Şimdilik bu kadarla iktifa edeyim. Ve yazıyı yazarımızdan duayla bitireyim: “Hakkımda bildiklerimi sana itiraf ediyorum, Rabbim! Kararan yüzümü sanan döndürdüm. Kirli ellerimi sana uzattım. Sana layık olamadıysam da. Fakat sen, benim gibi günahkârların da ilahısın. Kapına geldim dileniyorum. Kusurumdan gayri sermayem yok. Aczimden başka vesilem yok. Biz insancıklar için güzellikler istiyorum. Huzursuz ruhlara huzur, sevgisiz gönüllere sevgi, karanlıkta kalanlara nur, yolunu yitirenlere şuur, sensizlere seni ver.”
Sana Yeni Bir Dünya Gerek
Sana Yeni Bir Dünya GerekÖmer Sevinçgül · Carpe Diem! · 2012153 okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.