Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Eşref Bey destanla hakikat arasında
Şüphesiz, Eşref’in tarihsel gerçeklik ile popüler muhayyilenin sınırları arasında flulaşan efsanevi bir figür hâline gelmiş olduğu söylenebilir. Bu durum, kısmen bu efsaneden ve kısmen de Eşref’in “Türklerin Lawrence’ı” olarak adlandırılmasına sebep olan bir başka efsanevi figürle doğrudan çarpışmasından kaynaklanmaktadır. Bu, sorunlu bir etikettir –Eşref, Çerkes kökenli bir Osmanlıydı ve söz konusu koşullar altında bir nevi ironi teşkil edecek şekilde T. E. Lawrence’ı kendisinin tarihsel rolünü oldukça aşmış efsanevi bir figür olarak görüyordu– fakat bu yafta bir kez üstüne vurulmuştu. Eşref’in etrafında serpilen efsane kısmen, üretken bir gazeteci ve amatör bir tarihçi olan ve Eşref’i kahramanca bir çerçevede sunup konumunu abartarak ünlüleştirmek eğiliminde olan Cemal Kutay’ın yazılarından kaynaklanıyordu. Fakat bu, akabinde olumsuz bir karşı tepki doğurdu. Mitik Eşref’in maskesini düşürme çabaları efsaneye son vermek ve Türk tarihinin neredeyse kutsal olan Kemalist versiyonunu muhafaza etmek isteyen Kemalist tarihçiler tarafından yürütüldü. Bu çabalardan en çok öne çıkanı, bir ortaokul öğretmeni ve amatör tarihçi olan Ahmed Efe’nin yazdığı kitap olmuştur. Kitabının “Efsaneden Gerçeğe” şeklindeki alt başlığı, romantize edilmiş Eşref’i gerçek boyutlarına indirmek amacını gütmektedir. Oldukça sorgulayıcı bir üslubu olan bu eser, tarihe çok yönlü ve eleştirel bir yaklaşım sergilemekten ziyade bir dizi düzeltmeye, yalanlamaya ve ithama dayanmaktadır. Türkiye’de efsanevi bir Eşref’e hasım olan ve hikâyesinin anlatılmasını istemeyenler hâlen daha mevcuttur.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.