Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Türkiye siyasi tarihinde muhalefeti siyasal yapının bir gereği olarak değil de “vatan hainliği” “vatan-millet düsmanlarinin gizli eli” olarak görme alışkanlığı, İttihat ve Terakki döneminden başlayan bir geleneğin tezahürü olarak açığa çıkar. İttihatçılar, en ufak eleştiriyi kabullenemez ve muhaliflerini çok iyi bildikleri komitacıhklarıyla susturmayi veya yok etmeyi “vatanı kurtarma” ideallerinin gereği olarak görürler. Düşüncelerine göre, İttihatçılık sadece bir gizli cemiyet ve parti üyeliği olmayıp “milletin kaderine hükmetme” inancı sağlayan karizmatik bir misyon ve ideolojiyi benimsemektir. “İttihatçılık şiarı” olarak ifade edilen bu ideoloji ve misyona göre, İttihat ve Terakki memleketi kurtaracak tek güçtür. Herkes onlar gibi inanmak, onlar gibi düşünmek ve onları onaylamak zorundadır. Bu konuda rakipleri ve söylediklerinin alternatifi yoktur. Karşı iddiada bulunanlar ise haindir. Bu nitelikleriyle İttihatçılar, Kemalistlerin öncülüğünü yaparlar. (Karatepe, Darbeler, Anayasalar ve Modernleşme, s. 134). İttihatçılar, kendi düşünüp yaptıklarını mutlak doğru, karşı çıkanları ise hain ilan ederler. Hatta öldürtürler. Bunun bir çok örneği vardır. Şunlar ise sadece bir kısmını teşkil eder. Türkiye’de yerinden yönetim ve bireysel girişim anlayışını savunan Prens Sabahattin’e benzer bir çizgiyi sürdüren, “Serbest”in başyazarı Hasan Fehmi, 6 Nisan 1909’da Galata Köprüsü’nün üstünde öldürülür. Bunu, yine aynı çizgideki “Sada-yı Millet” başyazarı Ahmet Samim’in 9 Haziran 1909’da Bahçekapı’da vurulması izler. Ölüm sırası, “Mizan” ve “Serbest”teki yazilannda, İttihatçıların bir milli merkez bankası oluşturma tasarılarına karşı çıkan Zeki Beye gelir. Osmanlı dış borçlarını yöneten Düyun-ı Umumiye’de çalışan Zeki Bey, Bakırköy’deki evine dönerken 10 Temmuz 1911’de öldürülür. İttihatçılar, çizgi dışı görüş ve siyasal tepkilere duydukları hoşgörüsüzlüğü, kendi aralarından gelen muhaliflerinden de esirgemezler. “Silah”, “Bomba” gibi adlarla yayınladığı gazetelerde, başlangıçta yan yana olduğu İttihatçılara gittikçe ağır eleştiriler yönelten Hasan Tahsin Bey, ya da yaygın adıyla Silahçı Tahsin, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında boğdurularak susturulur. İttihatçıların, denetimi elden kaçırmamak için korku ve terör estirdikleri böyle bir ortamda anayasanın uygulanmasını beklemek ise safdillik olur. 1909 ve 1912 seçilerinde uyguladıkları baskıyla muhaliflerini yıldırırlar. Muhalefet 1914 seçimlerine katılma cesaretini bile gösteremez.
Sayfa 95 - Pınar Yayınları
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.