Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

126 syf.
10/10 puan verdi
Deneme Tadında Öyküler
Hastalar ve Işıklar yazarın ilk öykü kitabı. Kitap üzerine yazılan değerlendirmelere göz attığımda bu kitabın Rasim Özdenören’in bundan sonra yazacağı öykülerinin temelini oluşturduğunu okuyorum. Hikâye türüyle ilgili olarak Rasim Özdenören diyor ki: “Hikâye, nüansları yakalama sanatıdır. O, roman gibi bütün bir hayatı topuyla kucaklamaz, hayatın bir enstantanesini tespit eder, sonra o enstantaneyi seri bir üslûpla, önümüze serer.” Bu kitapta da aynen öyle yapmış. Olayların, ya da kişilerin sadece bir kesitini, gördüğü ve göstermek istediği yönünü anlatmış. Özdenören, hikâyelerini yazış amacını da şöyle ifade ediyor: “Ben, bu öyküler okunduğu zaman, insan kendisini yücelmiş hissetsin istiyorum. Ruhen yüceldiğini, beyinsel olarak yüceldiğini hissetsin istiyorum. Onun konusu her ne olursa olsun… İster bir cinayet olsun, ister bir intihar olsun, toz olsun, gece olsun. Her ne olursa olsun… Hastalar olsun, ışıklar olsun… Çarpılmış insanlar olsun. Çözülme olsun… Ne ölçüde başardım, başaramadım bilemem. Ama bütün bu öykülerde verilmek istenen bir şey var. İnsan kendisinin yüce bir mahlûk olduğunu bilsin ve bu öyküleri okuduğunda yücelmiş olduğunu hissetsin.” Öyküler genelde birinci tekil kişi ağzıyla, ben diliyle yazılmış. Aslında okuduğumda bunlar öykü müdür deneme midir, doğrusu pek de fark edemedim. Bazen deneme lezzeti aldım, bazen öykü. Rasim Özdenören Dostoyevski hayranı. Bunu da gizlemiyor. Eserlerinde üslup olarak ve zaman zaman konu olarak da etkisinde kaldığını dergilere verdiği röportajlarında belirtiyor. Ben kitaptaki öyküleri burada anlatmayacağım. Bunu kitabın kendisine bırakıyorum. Ama daha çok insanı, insanın acziyetini, ölümü, hastalığı, ışığı, sokağı, evi anlatıyor. Hastalar ve Işıklar öykü kitabından altını çizdiğim satırlar: “Ve sokağım. Hangi bir yanından baksam benim değil, benim çocukluğumun değil. Koşsam bu sokak o değil.” “Her yandan koşarak peşimizi izleyen, günün birinde bir köşe başında usulca eteğimizi çekiştirerek yanımıza sokulan, dostumuz olan, düşmanımız olan kristalden geçen bir ışık gibi ağır ağır varlığımıza yayılan ölüm.” “Yatmak derin derin, sırtımız kabuklaşmış döşeklerde, yatmak uçurumlarla, jiletlerle her bir yanımızı keserek.” “Dalsam bir geniş uykuya, göğsümdedir fırtına, yağmurun daralan çelik telleri. Alanlarda koşsam peşimdedirler.” “Artık paydos bütün bunlara! Bütün bunlara paydos artık! Yaşaması için bir mazeret aramaktan caymıştı, o koşuşlar, korkular, düşüşler, üşüyüşler tüketmişti onu, bıktırmıştı.” “Nerede benim sokaklarım? Kunduralarımı çarptığım taşlar? (…) Ve sokağım. Hangi bir yanından baksam benim değil, benim çocukluğumun değil. Koşsam bu sokak o değil.” “Ölüm artık evimizde hiç beklenmeyen ve her an beklenen bir tanrı misafiridir.” “İpin ucu kaçmış bir kez. Toparlanmam gerek. Ama bu gidişle, nasıl? Kendimi bir kerecik, bir kerecik olsun yakalayamamışken?”
Hastalar ve Işıklar
Hastalar ve IşıklarRasim Özdenören · İz Yayıncılık · 2022413 okunma
··
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.