Kitabı bir gün önce bitirmişti , şaşkındı. Bu nasıl bir anlatımdı , etkilenmişti. Aylardır gittiği kitap buluşmasına bu ay gitmese de olurdu aslında , düşündü , ne fark ederdi , ben gitmesem de zaten gölgem orada olacak diye iç geçirdi. Sonra tekrar düşündü , dayanamadı , içindeki diğer sesi dinledi , gitti.
O gün İstanbul gölgesiz bir güneşle yıkanıyor , Ankara sessizce çatırdıyor , İzmir yaklaşan bir günü bekliyordu.
Bir şeyler anlatması beklenen anlatıcı elindeki garip yiyecek kutularıyla kapıda göründü. Aç ayı bile oynamazken , insanlar nasıl konuşurdu aç karnına ? Bir insanla bir ayı arasında ne gibi farklar vardı ?
Her zaman çok konuşan bir diğeri yine konuşmaya başlamıştı. Sus kardeşim biraz diyecek oldu , vazgeçti , konuşsundu. Derken sözler sözleri izledi , saatler su gibi akıp geçti. Erkekler düşünceli , kadınlar dalgın , dünya her zamankinden biraz daha genişti.
Çayını yudumladı , ben ne içiyorum diye düşündü , çay mı yoksa bir sohbeti mi ? Kasaya geldiğinde birkaç lira içmiş olduğunu anladı , hayatın gerçeği insanın yüzüne vuruyordu , bu iyiydi , aksi halde her şey gölgeler zinciri olurdu , gerçekliğe ihtiyaç vardı.
Eli klavyede bir süre düşündü , ben ne ara buraya yorum yazmaya başladım diye. Uzatacaktı daha ama vazgeçti , kısa kesti. Uzandı , bir rüyaya daldı.