“Ye kürküm ye!” , “Parayı veren düdüğü çalar” diyen Nasreddin Hoca’nın veryansını ile Aziz Nesin’in isyanı farklı yüzyıllarda da olsa aynıdır. Bu sefer parayı veren düdüğü çalmaz ama düdüğü çalan paraya para demez. Rüşvetin, mevkinin, üniformanın toplumda nasıl etkileri olduğunu acı acı güldürerek yüzümüze tokat gibi çarpar Aziz Nesin “Bay Düdük” kısa öyküsüyle.
“Uçuruma Gidiyoruz” öyküsüyle deli olmanın işten bile olmadığı bir yoksullaşma halinde bile futbol hakemi yoksunluğundan dert yanan insanları görünce deliren bir vatandaş ne kadar da bizden değil mi?
“Ez Kurmancım” öyküsünde kendi ırkından olmayana suçsuz da olsa sürgünleri layık gören bir askerin kendinden olanı ise tüm erdemsizliklerine rağmen af yağmuruna tutması adaletin nasıl da göreceli olarak işletilebileceğine dair ışık tutuyor zamansız olarak.
“Sen Haline Şükret” hikayesindeki gibi köşeyi döneli çok olmuş kurnaz zenginlerin kiracının, emekçinin, zorda kalanın halinden anlamayıp haline şükret diyerek zor durumda kalmaya bile şükrettiren bakış açıları dipdiri yaşıyor hala!
Bunlar benim nazarımda kitaptaki en etkileyici öyküler olmakla, aşağıda sıralanmış diğer öyküler de başarılı, düşündüren kara mizah örnekleri olarak karşımıza çıkıyor:
Bay Düdük
Uçuruma Gidiyoruz
Yüce Katına
Ez Kurmancım
Herkes Kazanıyor
Dayak Yemeden Duramıyorum
Ali Beyle Bir Konuşma
Sen Haline Şükret
Bayan Aranıyor
Sen Biraz Bekle
Yeşil Şapkanın Evrakı .. Cürme Teşfik
Ayağını Kaldır Paşam
Abo Çavuş
Fişe Giren Çıkamaz