İrade bir yanılsama mıdır? Freud’dan bu yana pek çok psikolog ve psikoterapist öyle olduğunu savunmuştur. Ba balarımızın kelime dağarcığının vazgeçilmezleri arasında olan “irade gücü” ve “özgür irade” gibi deyişler, ya çağ daş, ileri tartışmalardan tamamen çıkartılıp atılmış ya da alay edercesine sıklıkla kullanılmaktadır. İnsanlar terapist lere, kaybettikleri iradelerinin yerine koyabilecekleri bir şey bulmak için gidiyorlar artık; yaşamlarını yönlendir mek için bilinçdışına nasıl ulaşabileceklerini, davranışları nı düzenlemede en yeni koşullanma tekniklerini öğren mek veya yaşamlarına biraz güdü ekleyecek ilaçları kul lanmak için. Ya da insanlar terapistlere, “duygu boşalt- ma”nın en son yöntemini, duygunun çabalayarak elde edi lecek bir şey değil, sizin yaşamsal bir duruma kendinizi veriş biçiminizin bir yan ürünü olduğunun farkına varma dan öğrenmeye gidiyorlar. Asıl soru ise şudur; bu durumu ne için kullanacaklar? Leslie Farber, irade konusundaki çalışmasında, iradenin bu başarısızlığının, günümüzün en temel patolojisini oluşturduğunu ve yaşadığımız devrin “bozuk irade çağı” olarak adlandırılması gerektiğini iddia etmiştir.2