İzzetbegoviç’e göre “insan ahlaken tarafsız olamaz. Her hareketinde ya gerçekten ahlaklıdır ya da sahte ahlaklıdır. Çoğu zaman da, hemen hepimizde olduğu gibi, ikisi birdendir.” Tarih-teki en gaddar yöneticiler bile yaptıkları bütün kıyımları, adaletsizlikleri, zulümleri, onları buna zorlayabilecek bir otorite olmadığı hâlde, ahlaki bir gerekçeye dayandırmak gayreti içine girmişlerdir. Bu tip uygulamaları meşrulaştırmak adına bazen “ihanet,” bazen “toplumu karanlıklara götürmek” gibi gerekçelerin sunulması; konumu ne olursa olsun hiçbir insanın ahlak mahkemesinden kaçamayacağının ve “tasvip edilmeye” ihtiyaç duyduğunun en açık delilidir. Nasıl sahte para, değerini daima hakiki paraya borçlu ise sahte ahlak da daima ha-kiki ahlakın kıymetinden bahseder. Kısaca insanın ahlakı hayatından, hatta gündeminden çıkartması mümkün olamamaktadır.