Dostoyevski'nin oldukça eğlenceli, akıcı fakat en sığ ve savurgan romanı.
En büyük yapıtlarının hangi koşullarda yazıldığı genel olarak pek bilinmese bile, Kumarbaz romanının bir aydan daha az bir sürede yazıldığı sanırım birçok kişinin bilgisi dahilindedir. Bu kitabın diğer kitaplarına göre daha çok okunmasının ve methiyeler düzülmesinin en büyük sebebi de bu sanırım. 25 gün gibi bir sürede yazılmış olmasaydı bu kadar okunur ya da bilinir miydi? Hiç sanmıyorum. Peki 25 günde bu kalitede bir roman ortaya koyabildiği için bir yazar övülür mü? Bırakalım 25 günü, tüm hayatını bir roman yazmaya adasa bile bu seviyeye yaklaşamayacak olan yazarlar açısından bakarsak cevap 'evet' olur. Dostoyevski'nin genel seviyesini baz alırsak ise maalesef 'hayır'. Dosto'yu muhteşem bir yazar yapan, onu farklı bir mertebeye taşıyan ve Dosto'yu Dosto yapan hiçbir unsur ve nitelik bu kitabında mevcut değil. Bunun nedeni de genel olarak bu kitabın genel övülme nedeniyle aynı. Yani kısa bir zaman dilimine sıkıştırılma mecburiyeti bu kitabı sığ bir hâle sokmuştur.
Suç ve Ceza'ya yaptığım incelemede bu kitabın yazılmasına neden olan anlaşmadan biraz bahsetmiştim. Dosto, kardeşini kaybettikten sonra, birlikte kurdukları ve borç içindeki dergiyi, kardeşinin anısına saygısı nedeniyle yeni borçlar alarak çıkarmaya devam etmiştir. Ancak vadesi gelen borçlar nedeniyle hapis ve haciz tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Stellovski adında çakal bir yayımcı hemen bir teklif sunar. Stellovski'nin vadesi gelen borçlar için vereceği paraya karşılık, Dosto'nun belirtilen tarihe kadar daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış bir roman teslim etmesi gerekmektedir. Eğer belirtilen tarihe kadar teslim edemezse, Dosto'nun tüm eserlerini bedelsiz olarak basma hakkı Stellovski'ye geçecektir. Stellovski aynı uygulamayı başka yazarlara da uygulamış ve bazı yazarları bu şekilde ağına düşürmüş bir çakal yavrusudur. Çakallıkları bununla da bitmiyor. Dosto'nun borçlu olduğu kişilere giderek ''onda para yok, bana senetleri daha ucuza verin, uğraşmayın'' diyerek tüm borç senetlerini toplamıştır. Borçlar ödendikten sonra yapılan bu 3000 rublelik anlaşmadan Dosto'ya ancak 175 ruble kalmıştır. Kalan 2825 ruble ise Stellovski'nin cebine dolaylı olarak geri dönmüştür. Bu konuda benim açımdan tek teselli, kalan 175 ruble ile yurtdışına çıkan Dosto'nun, paraya sıkışmasının ardından çeşitli dergilere Suç ve Ceza'yı vadetmesi ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış bir roman koşulunun çiğnenmesi nedeniyle, Stellovski çakalına Suç ve Ceza gibi bir başyapıt yerine, Kumarbaz gibi Dosto'nun standartlarını karşılamayan bir romanın haklarının geçmiş olmasıdır.
Dosto'nun ilk başlarda planı gündüzleri Suç ve Ceza'yı yazmak, geceleri ise Stellovski'yle imzaladığı anlaşma nedeniyle Kumarbaz romanını bitirmektir. Hatta arkadaşlarına yazdığı çeşitli mektuplarda bu durumdan övündüğü, bambaşka bir seviyede olduğu ve başka yazarların böyle bir durumla başa çıkamayacağını söylediği olmuştur. Ama evdeki hesap çarşıya uymaz. Tamamen Suç ve Ceza'ya odaklanır. Sözleşmedeki teslim tarihine 1 ay kala arkadaşına daha tek bir sayfa yazmadığını söyler. Arkadaşının diğer yazarları toplayarak bölüm bölüm bir kitap yazma önerisini ise ''kendi elimden çıkmayan hiçbir eserin altına imzamı atmam'' diyerek reddeder. Yine aynı arkadaşının eseri daha hızlı bitirmesi için bir stenografla yazması teklifini ise kabul eder. Stenograf birçok kişinin bildiği gibi Dostoyevski'ye hayran olan ve kısa bir süre sonra eşi de olacak genç Anna Grigoryevna'dan başkası değildir. 25 gün gibi kısa bir sürede romanı bitirip, sözleşmedeki tarihin son günü olan 1 kasım'da Stellovski'nin yolunu tutan Dosto'yu başka bir çakallık beklemektedir. Stellovski evdeki hizmetlilerine bile haber vermeden ortadan kaybolmuştur. Hizmetlileri herhangi bir emir almadıklarını söyleyerek romanı teslim almayı kabul etmezler. Dosto ise en yakın karakola gidip romanı zamanında teslim ettiğine dair kağıt alarak bu tuzağı bozar.
Kumarbaz romanındaki baş karakter Aleksey İvanaviç herkesin malumu Dosto'nun ta kendisidir. Polina karakteri ise adından direkt anlaşılacağı gibi ilk karısı hayattayken dâhi sevgilisi olan ve iki kez yurtdışına çıktığı Polin'dir. Dostoyevski ve Polin arasındaki ilişki hemen hemen kitapta anlatılan gibidir. Dosto, Polin karşında kendini bir köle gibi hissetmektedir ve İvanaviç karakterinin girdiği duygu durumlarının hepsini yaşamaktadır. Kumar tutkularından ziyade bu konuda daha derin bir benzerlik mevcut. Dosto, romanlarında her zaman kendisinden ve çevresinden bol bol beslenmiştir. Tıpkı bu romanında olduğu gibi. Peki bu eserini üst kısımlarda neden sığ olmakla itham ettim? Çünkü büyük eserlerinde ve diğer romanlarında Dostoyevski'yi erişilmez bir konuma yükselten noktalar, derinlemesine karakter analizleri ve insan psikolojisinin derinlerinde gezerek yaptığı tespitlerdir. Romanlarının konusu değil. Zaten birçok kitabındaki olay örgüleri Puşkin ve Gogol gibi yazarlardan esinlenmedir. Bu kitabında ise ne karakter tahlili ne de insan psikolojisine dair bir şey yoktur. Tamamen olay örgüsü ön plana çıkmıştır. Bunun nedeni de genelde övülmesine neden olan kısa bir zaman diliminde aceleyle ve baştan savma şeklinde yazılmış olmasıdır. Yoksa bir önceki kitabında hiç cinayet işlememiş biri olmasına rağmen Suç ve Ceza'da yardıran Dosto, kumar gibi çok hâkim olduğu bir konuyu içeren romanında belki Suç ve Ceza'nın seviyesini bile geçebilecek dehaya sahiptir. Ama bütün yazılma serüvenine bakınca elimizde eğlenceli, akıcı ve Dosto'nun standartlarına baz aldığımızda sığ bir romandan başka bir şey kalmıyor.