Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

599 syf.
8/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Üç Zor Mesele'den Sual Edilen
Teknik-Medeniyet-Yabancılaşma, üç zor mesele kısaca. Her biri hem iç içe olacak kadar birbirine rabıt, hem birbirinden koparılamayacak kadar muhkem, modern zamanların dünyası inşa olunurken merkezdeki üç mefhumu… Mefhumların ehemmiyetine ve Müslümanca düşünme melekesinin Müslümanda var olurken bu mefhumların nereye denk düştüğüne önceki tahlillerimizde değinmiş idik. Dil varlığın evidir diyen Heidegger, insanın varoluşunda dili çok önemli bir noktaya yerleştirerek dilin ehemmiyetine dikkat çekmiştir. Bu anlayışa göre mevziisi dil olan varlığın mevzusu da evinden neşet edip, bu istikamette seyralır. Bu seyralış en sonunda lisanda aksini bulursa lisandan insana bir akış meydana gelir ve böylelikle insan kendi olmaklığına lisan vasıtasıyla erer. İnsanın kendisi olması demek ‘ne için varım’ sorusunu içselleştirerek marifetullaha yolculuk yapmak ve Yusuf Kaplan’ın tarifiyle Bilme-Bulma-Olma merhalelerini aşarak sırasıyla ilmel yakin, ayne’l yakin, hakka’l yakin mevzilerine ayak basmak demektir. En başta tüm yazı boyunca anlatma gayesinde olacağımız meseleyi İsmet Özel’in kitabı ve Yusuf Hocanın mefhumları üzerinden bağımızı kurarak ‘dile getirirsek’ Batı Medeniyeti insanı teslim olmaktan alıkoymak ve kendine teslim almak için:  ‘Teknik’ vasıtasıyla mevzilerini alt üst ederek araç ve amaçları tağyir, Medeniyet vasıtasıyla  ‘teslim almak için bilim yapma’ anlayışını insana dayatma, Ve ‘Yabancılaşma’ ile insanı kendi özünden uzaklaştırma gayesini güderek bir varolma seyri geçirmiş ve Sokrat’la başlayan insanın tanrılaştırılması, Nietzsche’nin deyişiyle üstün insan haline evrilmiştir. (Nietzsche’de bir üst insan bir de üstün insan vardır. Üst insan modern medeniyetin normlarına/köklerine isyan eden ancak batıda olmayan insanı kâmildir, üstün insan ise kendini medeni olarak tesmiye ederek kendi dışındakileri barbar olarak yaftalayan tiptir. Nietzsche ikinci tiple dalga geçerek ve eleştirerek bu anlayışın Batı’da yıkılmasına büyük katkıda bulunmuştur –Tafsilat için Yusuf Kaplan Hocanın Fikir atölyesi 14. Bölüm dersine başvurulabilir-)   Nietzsche ile beraber Batıda asırlardır ‘üretilmiş’  ‘medeni insan’a nihai darbe vurulmuş ve artık Batı hümanizm devrinden post hümanizm devrine geçiş yapmıştır. Elbetteki bu geçiş entelektüel manadadır, yoksa Batı’da bu tarihi akış içerisinde pek de bir değişiklik mevzubahis değildir. Yazı boyunca bu üç zor mesele bu bağlamda ele alınacak ve Özel’in mezkûr kitabı üzerinden açılımlar yapılacaktır. Tekniğin Cazibesi Ruhun Muhteşemliğini Alt Edebilir mi?   İnsanı eşrefi mahlûkat olarak yaratan Allah azze ve celle kendisine iki yol sunarak ona ya esfeli safilin olarak en alt dereceye layık olmasını yahut iman edip salih amel işleyerek kendisinden razı olunan makamı sunuyor. Bu iki makam arasında gitgel bir ömür süren ve son nefeste imtihanın sırrının kendisi için çözüldüğü aşikâr olan insan, nefsani isteklerine boyun eğerek imtihanı kayıp da edebilir yahut ‘hakikate teslim olarak’ kendinden geçip O’na vasıl olmayı da ihtiyar edebilir. Tüm mesele bu imtihanın sırrını bilmek, nefsini tariften sonra kendini bulmak ve O’nunla olma yolculuğuna insan olarak hangi zaviyeden baktığımızla alakalı aslında. Bilim için bilim anlayışı insanı sonu gelmez bir paradoksa sokup, eserler arasında mahkûm kılarken, aynı zamanda insanın eserden müessire geçişine de engeldir. Fıtri olarak inanmaya yatkın yaratılmış insan, natüralizmin çıkmazlarında debelenirken batılı bir filozofun deyişiyle tek tanrı inancını reddederek etrafındaki her şeyi artık tanrılaştırmaya meyyal bir hale de gelmiş olur. Soren Kierkergaard ‘inanç akılla açıklanamaz. İnancın içinde varoluşun gizeminin akıldışılığı vardır’ diyerek inancın mahdutlanmasının namümkün olduğunu ifade etmiştir.   Peki, bu yüzyılda Teknik insanoğlunun etrafını bu kadar kuşatmış ve ruhu aşağılamış, alt etmişken tekniğin cazibesi ruhun yaratıcı tarafından kendisine bahşedilmiş melekeleri karşısında mutlak manada galip mi olmuştur? Bu sorunun cevabı her ne kadar ilk bakışta zahiren evet ise de tekniğin bu kadar baskın olmasına karşın insan bu makineleşen ve ruhunu yitiren dünyadan bıkmış ve daha şimdiden (henüz biz İslam’ı yeterince temsil ve tebliğ dahi edememişken) Batı’da milyonlar İslam’a doğru akmakta ve kendi oluşlarının sırrını bu pınarda bulmaktadırlar. Özel, insanın nesneleşmesine dikkat çekerek Batı insanının makineleşmesinin nedenini şöyle tavzih ediyor: ‘Bilgi alet olursa insan da nesne olur. Bilgi edinme bir mekanizmadan başka bir şey değilse insan da makinadan başka bir şey değildir.’   Son yüzyılda İslamofobi propagandaları, Müslümanların İslam’ı yeterince temsil edemeyişlerine rağmen bu ihtida hareketleri bizim kendimize geldiğimiz takdirde yeniden dünyaya refah ve mutluluğu vereceğimizi doğrulamaktadır. Allah azze ve celle tarafından mahfuz bulunan dinini kıyamete kadar ayakta tutacak bir fırkanın daima bulunacağını bize Resuli Ekrem bildirmiştir. Bugün hakiki Müslümanların garipliğinin de yine nebevi haberin sırrında yattığını bilmek ve ‘İslam garip geldi garip gidecek, ne mutlu gariplere!’ hadisini de bilerek hareket etmek faydalı olacaktır. İsmet Özel Veçhesinden Medeniyetin manası   Kavramlar önemli olduğu kadar bu kavramlara yüklenen manalar da mühim. Medeniyet deyince aklımıza Batının gelmesi yahut İslam Medeniyetini Endülüs Devleti üzerine hasretmemiz bu kelimenin zihnimizde yalnızca bu noktalara muvafık olmasından kaynaklanıyor. İsmet Özel medeniyet kavramı üzerinden Müslüman bir dünya kurmaya dair eleştirisini şöyle dile getiriyor: ‘Müslümanın kendi tanımına sahip çıkması demek, yalnızca kendisine Allah tarafından gösterilmiş yolun izlenmesi demektir. Müslüman kendi eyleminin sonuçlarından naslar ölçüsünde sorumludur. Onun davranışlarını güden, büyük ölçüde yapıntı, insani tasarımlar değil, emir ve nehiylerdir. Öyleyse ‘medeniyet’ gibi tamamen tarihi ve toplumsal şartların çerçevesinde anlaşılan bir kavram, Müslümanın davranışlarında belirleyici bir öge (unsur) olma imkân ve imtiyazına sahip olamaz.’ ‘İçinde yaşadığımız dünyanın sahip olduğu biçim, adına medeniyet de desek kültür de desek yahut hiçbir ad vermesek de Batı’nın damgasını taşıyor.’ Diyerek de yaşadığımız çağın bize ait olmadığını dolayısıyla medeniyet kavramının içerisinde genellikle Batı odaklı bir anlayışın bulunduğunu söylüyor. Devam eden sayfalarda ise Ebu’l Hasen En Nedvi ’den nakille bizi ilgilendiren meselenin İslam dairesinde bir medeniyetin kurulması ve bunun da ancak vahiy medeniyeti olabileceğine işaret ediyor. İsmet Özel’e göre son noktada medeniyetin neyi ifade ettiğini şu satırlardan anlamak mümkün olacaktır: ‘İslami mücadelenin varacağı noktanın bir İslam medeniyeti olacağını ifade etmek ne kadar iyi niyete dayalı olursa olsun içinde bir yanlışı barındırmaktan uzak değildir.’ (Kitaptaki ‘Bir Medeniyet Kurmak’ adlı yazı bu meseleyi vuzuha kavuşturmaktadır, oraya bakılabilir.) Yabancılaşmanın Hakikati: Batı aklını reddetmek/Müslümanca Düşünmek   Esasen genel manada yabancılaşma mefhumu insanın kendine yabancılaşması manasında menfi olarak kullanılır. Ancak Özel meseleyi farklı bir noktadan mütalaa ederken yabancılaşmayı insanın Batının dayattığı akla yabancılaşmak ve Müslümanca düşünme üzerine odaklıyor. Çağ dışı kalma mevzusunda ise müellif şöyle söylüyor: ‘Zaman zaman Müslümanlara yöneltilen ‘çağdışı’ kalma suçlaması eğer Müslümanların çağın çirkefi dışında kaldıklarını vurguluyorsa ne büyük iltifat. Keşke bu iltifata layık olabilsek. Ama hayır, Müslümanlara çağdışı olduklarını ileri sürenler onların çağın düşünce seviyesinin gerisinde veya altında olduğunu işaret etmek istemekte, bir çeşit gelişmemişlik damgası vurmak istemektedirler.’   Demek ki İsmet Özel ‘yabancılaşma’ kelimesini müspet manada ele alıp onu Müslümanca düşünme üzerindeki engellerden sıyrılarak çağın düşüncelerine yabancılaşma olarak kullanırken aynı zamanda çağın düşünce seviyesinin de altında olmamak gerektiği, hatta çağı tanımak gerektiğini ısrarla vurguluyor. Hayatın her alanında Batının izlerini görmek mümkünken, önce çağın düşüncelerinden sıyrılmak ve çağ ötesine odaklanmak asıl mesele. Bilindiği üzere Batılı tarih anlayışı düz bir hat üzerinde deveran ederken Müslümanların tarih anlayışı ise dairesel tarih anlayışına denk düşüyor. Çünkü Batı aklı bugün dünden her daim iyidir derken Müslüman akıl Asrısaadet ve sonraki iki asrın kıymetini biliyor ve kendilerine yegâne örnek alıyor.  Yabancılaşmayı çağın hakikate yabancı kalmasından insan için mecburi gören Özel şöyle yazıyor: Çağa yabancı olma çağdan bihaber olma anlamına gelmez. Tam tersine çağ hakikate yabancı kaldığı için hakikat adına yola çıkanlar, çağın bir unsuru olmayı reddederler ve çağa onun tanımadığı doğruları getirirler.’ Üç Zor Meselenin İlacı: İtikad ve İbadet  Tahlili, yaklaşık altı yüz sayfalık bu muhteşem eseri telif eden Özel’in bu üç zor meseleyi aşmanın nasıl mümkün olduğuna dair söylediklerine bakarak itmama erdirelim:   ‘Teknoloji, medeniyet, yabancılaşmayı birer mesele olarak ele alan Batılı düşünce adamları, önerdikleri çözümlerde bu teslisten doğan zorbalığın, başka bir mikyasta yeniden tesisinden başka bir şey söyleyemiyorlar.   Teknolojiden, medeniyetten ve yabancılaşma düşüncesinden doğan meselelerin teknolojinin, medeniyetin ve yabancılaşma düşüncesinin kendi özgül alanlarındaki çözüme kavuşturulabileceğini sanmak, bir öpücüğü geri almak isteği gibidir. Üç Zor Mesele’nin çözümünü, bu meselelerin dışında, itikat ve ibadette bulabileceğimize inanıyorum. Belki de bu meseleleri köklüce, derinlemesine kavramak, bizi kulluğumuzun şuuruna varmada daha ileri bir merhaleye taşıyacak.’   Son cümleden önümüze düşen: Çağı tanıma gayemiz kendimizi dolayısıyla kulluğumuzu bilmek ve marifetullaha ermek yolunda mühimdir. Allah bizleri kendini ve çağını tanıyan ve yaşadığı çağı Allah’ın razı olacağı çağa inkılap ettirme yolunda cehd eden ve ömür süren müminlerden eylesin.
Üç Zor Mesele
Üç Zor Meseleİsmet Özel · Tiyo Yayınevi · 20202,661 okunma
··
170 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Oldi okurunun profil resmi
Üstad bu bir inceleme yazısı değil de deneme gibi olmuş. İfade kabiliyetin, cümle kurgun ve özellikle dile yansıyan idealin çok güzel. İnşallah devamı gelir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.