Yakınmada, vahlanmada acıdığımız şeye değer verme vardır bir çeşit. Alay edilen şeylerse değer vermediğimiz şeylerdir. Sanmıyorum ki insanlık da saçmalıktan fazla dert, budalalıktan fazla kötülük olsun. Dertlerimiz saçmalıkları daha ağır basmaz, aşağılık olduğumuz kadar zavallı da değiliz. Onun için Diogenes kendi kendiyle konuşan, fıçısını yuvarlayıp gezen, Büyük İskender'e dudak büken, insanları sineklere, hava cıva dolu torbalara benzeten o filozof, bence insanlardan nefretiyle ün kazanan Timon'dan daha acı, daha sarsıcı, dolayısıyla daha doğru bir yargıçtı. Çünkü nefret ettiğimiz şey yüreğimizde yeri olan bir şeydir. Timon lanet okuyordu bize, batmamızı istiyordu bütün hıncıyla; tehlikeli, zararlı, bulaşıcı diye kaçıyordu ülfetimizden. Öteki o kadar az değer veriyordu ki bize, yaklaşmamız rahatını kaçıramaz, tutumunu değiştiremezdi. Kovmuyordu insanları, korktuğumdan değil, onlarla görüşmeyi hiçe saydığından: Bizi kendisine iyilik de, kötülük de yapmaktan aciz sayıyordu.