Görünüşte her kılığa giriyor, birbiriyle çelişen sözler ediyordu. Kendi tabiriyle bunu "ekmeksiz kalmamak" için yapıyordu. Çünkü Hacı hayatın sahtecilik, yalan, alavere dalavere, şarlatanlık ve üçkâğıtçılıktan ibaret olduğuna inanıyordu. İçinde yaşadığı toplum bu temeller üzerine kurulmuştu. Böyle bir toplumda herkes daha iyi kazık atabilir, yan çizebilir ve paçasını kurtarabilirdi. Kendi varlığını başkaları gibi günahkâr görüyordu. Dilin her tarafa döndürülebilen bir et parçası olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden komisyonculuk,
casusluk, yağcılık, göz boyama onun içine
işlemişti. Zamane böyle istiyordu. O da kendi devrinin seçkin insanlarındandı ve dünya denilen bu kazık atma pazarında kazıklanmak istemiyordu.