Uzun bir zaman oldu kitabı okumaya başlayalı. Küçük bir girizgah ile yarım kalmıştı fakat sabahın 4 ünde uyanıp öğlen 13:00 gibi bitirilecek kadar okuru içine alan bir eserdir. İnceleme yaparken kitabın içeriğine dair pek spoiler verme derdinde değilim açıkçası. Fakat bazı yerlerine değinmeden geçemeyeğim ki başında da uyarı yaparım zaten. Martin Eden. En son Oblomov' u okurken karakteri bu denli bütün hücrelerimle hissetmiştim. Yazar ile yazan arasındaki fark (ki öyle bir kıstas varsa) yazarın yarattığı karakterin hangi kültüre ait olursa olsun dünyanın herhangi bir yerinde o kitabı okuyan insanın o karakteri ciğerinin en derinlerinde hissedebilmesi "yazandan" ayrıldığı noktadır kanımca. Ve yine kendimce bir genelleme yapacağım ne denli katılırsınız bilmiyorum ama sanıyorum ki bir yazar, hayatın ne denli zor yanlarını yaşamış, acılarını çekmiş; yakınlarını kaybetmiş, sokaklarda yatmış, açlık çekmiş ise hikayelerini veya karakterlerini de o denli güçlü yaratıyor. Eğer aristokrat bir Nietzsche ' ci yaratmak istiyorsa bile orda yazarın kendi hayatındaki ıstırabı bir şekilde hissediyorsunuz. Yine genelde mutlu sonlar değil acı ile biten hikayeler yarınlara kalmıştır. Tabi ki günümüzdeki bilinen James Patterson, Veronica North, Jeff Kınney gibi zengin yazarlar da karakterler yaratıyorlar fakat o karakterlerde yavan ve popülist bir koku var. Ne kadarı yarınlara kalacak ona da zaman karar verecek tabi. ! Spoiler içerir. Martin Eden' i okurken aslında inancı da sorgulayacaksınız. Salt dini bir inanç değil bu. Aklınızı ne derece meşgul eden bir saplantınız ya da isteğiniz var ise insan kendi yaşamını da ona göre düzenliyor olmalı ki bu zihinsel meşguliyet motivasyon ateşinin odunlarını oluşturuyor olsa gerek. Mr. Eden de yazar olmadan önce hayatını binbir zorluklarla idame ettirirken tesadüfen burjuva ortamında bir kıza aşık olur ve onun sınıfına erişebilmek için bütün varlığını da bunun üzerine şekillenir. Ama ne şekillenme! Bazen hedefinize ulaşmak sizi öyle bir doyurur ki ölüm ikinci bir motivasyonunuz olabilir (?) kitabı okuyunca daha iyi anlayacaksınız. Okuyanlar hafif bir tebessümde bulunmuştur bile (: Çok merak ettiğim bir konu var. Virginia Woolf, Zweig, Sylvia Plath, Sadık Hidayet, Ernest Hemingway, Gérard de Nerval, Walter Benjamin, Sergei Yesenin, Cesare Pavese, Romain Gary, Yukio Mishima, Nilgün Marmara, Kanat Güner, Zafer Ekin Karabay gibi daha ismini bilmediğimiz nice edebiyatçılar yaşamlarına kendi elleriyle son vermelerinin altında yatan neden ne olabilir? Yine yapılan araştırmalar intihar riski en yüksek meslek grubunun edebiyat olduğunu ortaya koymuştur. Ki Jack London her ne kadar intihar etmese de eserlerindeki bazı (?) karakterlerini hayal ettiği gibi öldürmüştür. Tüm bu yazarlar sefaletten geldiler. Hepsinin aşk acısı çektiği bilinir. Hemen hemen tamamı felsefeyle haşır neşir yazarlar. Belki de edebiyat acının bir ifadesi ve bu acıların tam olarak giderildiği bir dönemde doyuma ulaştıkları anda aradıkları "gerçeğin", "mutluluğun" o olmadığı noktasında yaşadıkları hayal kırıklıklarıdır. Kim bilir? Kitabın bir bölümünde beni derinden etkileyen bir konuşma geçiyordu. + "Sosyalizm bir insanın ulaşabileceği en son noktadır. Ben ölmeden önce seni bir sosyalist olarak görmek isterdim." - Ben ne cumhuriyetçi ne demokrat ne de bir sosyalistim. Düşüncelerim bir sosyalist gibi görünebilir ama bunu kabul etmiyorum. Her zaman aklımı kurcalayan ve zaman zaman milliyetçi arkadaşlarımı kızdırmak için söylediğim bir sözdü bu. Ve bunu bir kaç yerde de gördüm. İnsan düşüncelerinin karşılığını bir yerlerde görünce mutlu oluyor tabi. Katılırsınız katılmazsınız bilmiyorum ama Sosyalizm daha çok emparyalist bir dünyada gerçekleşmesi zor ve hatta ütopya olan bir eşitlik sistemi olarak düşünüyorum. Martin Eden çok iyi bir öğretici olacak sizler için. Şiddetle tavsiye ediyorum. Toplumun her kesiminden insanın kendinden bir şeyler bulacağı ve mutluluğun salt paradan, aşktan, şöhretten öte zihnin içinde "oluşturulan" bir duygu durumu olduğunu anlamamız için en kötüsü arada bir hatırlamak için kitaplara ihtiyacımız olacak dostlar. ~~Keyifle okuyunuz~~

Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,8bin okunma

··

85 görüntüleme

Hatice

@Hatice45 ·

27 Kasım 2019 17:14

Çok güzel bir inceleme olmuş, beğenerek okuduğum en değerli kitaplardan birisi, yazar bir çok kitabında kendi hayat biyografisini yazıyor bence neredeyse birebir karakterler ve olaylar,mekanlar

Jack London hayatıyla aynı gibi, efsane bir kitap 👏👏👏

1 sonraki yanıtı göster

Nida

@Nidnidderler ·

27 Kasım 2019 17:00

Ben de oblomovda hissettiğimi bunda hissettim :) ikisi de ayrı şaheser eserlerdi.

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Naçiz`Hane