Kara bulutların arasından bir karga çıkageldi. Asık suratlı, bed sesli, haşin... Deccal mı idi yoksa şeytan mı?...... Karga kibirli bir eda ile durdu, sertçe baktı ve kötü sesiyle bağırdı: "Bu memlekette bir daha sesiniz duyulmayacak!
.
.
.
Karga çok uzun süren bir zaman aralığından sonra ferman çıkardı: Bülbüllerin ötmesi serbest.
... Her sabah erkenden mağaralarda, kuytu yerlere ses ve nağme talimine gitmekten yorgun düşmüş yavru bülbülü uyandırdı. Endişe içinde müjdeli haberi verdi.
Kendi sesini denemeye hiç niyetli değildi. Bütün gücünü ve nefesini toplayarak yavruya işaret verdi:
-Beklediğimiz gün geldi! Hadi şakı! Sesin âfakı tutsun!
...
Sarih olan birşey vardı: O kadar emek verilerek yetiştirilen yavru bülbülden karga sesi geliyordu. (Yeni Şafak, 1969)