Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İslam medeniyeti muayyen bir devirden sonra her türlü entelektüel iddiadan sanki birden bire vazgeçmişti. Filhakika muayyen bir devirden sonra bu medeniyette değişme sadece canlı mahluklarda olduğu gibi organizmanın zaman kanunlarına uymuş gibidir. Bunun sebeplerini burada arayacak değiliz. Fakat bilhassa Gazali'den sonra bilgi vasıtası olarak cezbe ve istiğrakı tercih etmesinin bu sebeplerin başında geldiğini söyleyelim. Şüphesiz tarihi hadiseler de mühim rol oynamıştı. Haçlı seferleriyle Moğol istilâsı arasındaki teşekkül eden Anadolu Türklüğününde ise bütün medeniyete şamil bu çöküntünün tesiri elbette daha bariz şekilde görülecekti. Sırasıyla II. Murat, Fatih ve Kanuni devirlerindeki hamlelere rağmen medrese yavaş yavaş sadece fıkhın tedris edildiği bir müessese olmuştu. Evet bütün bunlar vardı. Bununla beraber, bu şiir bir çeşit zanaatkârlıkta kalsa bile muayyen bir mükemmeliyet duygusuna erişmişti. Bize ait bir lirizmi, bir zevkperestliği, hikmeti, velveleli bir şikâyeti, hicvinin bütün gılzetine rağmen cümbüşlü bir istihzası vardı. Bu itibarla umumi zevkin asıl büyük tanığı Fuzuli, Ruhi, Bâki, Naili, Neşati, Nâbi, Nedim, Galip gibi şairler, muasırları garplı şairlerden pek az farklıydılar. Ve cemiyet hayatında onların benzeri bir rol oynuyorlardı. Halk tabakalarına muhtelif yollardan nüfuz ediyorlar ve halkın dilinden karşılıklı tesir alıyorlardı. Şüphesiz ki bu uzun ve bize ait ortaçağda memleketin her sınıf halkının dilini kullanmaları imkânsızdı. Fakat divanlarımız sadece rediflere bakılırsa şehirli ağzına yaklaşmak için sarfedilen gayretle doluydu. Eski şiirin bütün bir tarafını yapan nükte konuşma diline ait söyleyiş tarzlarından gelir. Naili'nin, Nedim'in, Nâbi'nin, Şeyh Galip'in bazı mısra ve beyitleri nadir de olsa eninde sonunda bir mükemmeliyet meselesi ise, işte garptaki muasırlarından aşağı kalmaz. Şüphesiz eskinin döküntü tarafı fazla idi. Garplı ve Greko-Latin mânasında nesrin bir türlü teşekkül etmeyişi, bağlı olduğu kültür ve güzel sanatlar sisteminin hususiyetleri, onu bir türlü aşamadığı hallere hapsetmişe benziyordu. Büyük edebiyatlar daima nesirle teşekkül eder. O arar, yoklar keşfeder, insanı içinde ve dışında değiştir. Eski şiirimiz nesrin bu yardımından mahrumdu.
Sayfa 109
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.