Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

118 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
OLUMSUZ ÖRNEK VE DAVRANIŞLAR İÇEREBİLİR :/
Madde 1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır. Anayasamızın verilen bu üç maddesi, devamındaki 4. madde ile koruma altına alınmıştı: Madde 4: Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. ∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆ Cumhuriyet'in nitelikleri... Madde 2'de tokezliyoruz, maalesef;Toplumun huzuru yok. Milli dayanışma, çoklu ayrışmaya bırakmış yerini. Adalet anlayışına hiç deginmicem, çünkü terazi bozuk. İnsan haklarına saygı yitik,cinayetler kısır döngüde. Atatürk milliyetçiliği yerini, ırkçı zihniyetin bölücü politikasına bırakmış durumda. Maddedeki son cümle ise "eskidendi o çok eskiden" dedirten nitelikte; "...DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ" Ben sadece laik kısmına değinmek istiyorum, kısaca. Laiklik devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan bir prensiptir. Laik kelimesi Türkçeye Fransızcadan geçmiştir. Günümüzde laiklik terimi felsefi ve hukuki, siyasal bir anlamlarla yüklü devlet ve din ilişkilerine ait bir tarzı ifade etmektedir. Bu kavramiçin İngiliz ve Alman toplumunda seküler kelimesi kullanılmaktadır. Sekülerizm, din merkezli veyahut dinî öğeleri sosyal, hukukî ve siyasî anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları sosyal, hukukî ve siyasî kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar. HUKUKA GÖRE LAİKLİK "Hukuki tanımlara göreyse laikliğin en yaygın tanımı basitçe devlet ile din işlerinin ayrılmasıdır. Devlet nezdinde bir dine inanıp inanmama meselesi kişiyi ilgilendirir ve kendisi devlet olarak hiçbir dini taşımaz, hiçbir dini ayine iştirak etmez, fakat fertlerin her türlü dini serbestliklerini kabul eder. Buna bağlı olarak devlet, dini esaslara dayanan kanunlar yapamaz ve bütün dinlere eşit mesafede durur. Ayrıca laikliği benimsemiş bir devlet dinlerin ibadet hüküm ve kurallarına müdahale edemez. Bununla birlikte din adına devlet düzenini bozacak davranışları önlemekle yükümlüdür. TÜRKİYE’DE LAİKLİK Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması yolunda hukuk alanında atılan adımlar ve yapılan devrimler neticesinde Cumhuriyet döneminin en önemli çağdaşlaşma hamleleri ceza hukuku ve medeni hukuk düzenlemeleri olmuştur. Kadın veya erkek, kişisel kanaatlerine bağlı olmaksızın tüm vatandaşların eşit yasal haklara sahip olmaları ve hukuk birliğinin tesis edilmesi bu alanlardaki düzenlemeler ile gerçekleştirildi. Bir ulusal devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde ulus ne bir ırk, ne de bir ümmettir. Ulus, haklarını akla göre düzenleyen toplumdur. Bu bakımdan egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olması demek, devletin “lâik” olması demektir. Anayasanın 24. maddesi, lâikliği, rasyonalist felsefenin çözümlemesine göre bu şekilde tanımlamıştır." Kaynak: sözcü gazetesi "Türkiye Cumhuriyeti’nde ulus ne bir ırk, ne de bir ümmettir. Ulus, haklarını akla göre düzenleyen toplumdur." Bu cümleyi referans alıp şahit olduğum birkaç örnek vermek istiyorum. Türkiye'nin birkaç güzel ilini gezme fırsatım oldu. Bu gezilerim daha çok gözlem içindi, kendi çapımda. Tekke veya dergah dedikleri yerlere gidip, oranın misyon ve vizyonuna hakim kişilerden bilgi alırdım. Merakım assla art niyet içermiyordu. Sadece, ne yapılıyor yerinde görmek/duymak istiyordum. Genellikle kadınların yeri ayrı erkeklerin yeri ayrı oluyordu. Hiçbirinde kitapta anlatılan tarzda bir müstehcenliğe şahit olmadım. -ki olsa bile yansitmazlardı, sonuçta son derece bı yabanciydim- Ancak, hepsinde şirke şahit oldum, diyebilirim. Hasta kızı iyileşmiş bir kadın " şeyhimin kereminden" diyor. (Rabbim ıslah etsin) Boşanmanın eşiğinden dönen üç çocuk annesi benimle yaşıt bir kadın "şeyhin kerem ve kerameti sayesinde evime huzur geldi," diyor. Bunları söylerken yanında kaynanası da vardı tabi, o ayrı (: Sonra başka bir yerde, Gavs dedikleri kişi, kendi odasından mescide ineceği zaman kadınların onu izlemesi için bir saat önceden onun geçeceği avluda yer izdihamı yaptıklarına,ve gavs hazretleri geçerken kadınların attığı o korkunç çığlıklara şahit oldum. Sebebini öğrenmek için, agladiktan sonra biraz sakinlesmis bi kadına niçin agladiklarini sordum. Aldığım cevap ürkütücüydü: "O Peygamber torunu, onu gören Peygamberi görmüş gibi olur. Peygamberi gören de cennetliktir," demişti. Daha sonra birkaçına mesleklerini sordum. Çünkü entel görünümlü insanlardı. Aldığım cevaplarda yanılmadığımı görmüştüm. Öğretmen, hemşire vs meslek gruplarından insanlar vardı. İşte burada bilincin ne kadar büyük bir nimet olduğunu pekiştirmiş olmuştum. Bugün, bu tarihte kimse din devlet işlerinin birbirinden ayrı işlendiğini söyleyemez. Çünkü, bilinçten yoksun bu zihniyet, devletin en yetkili makamlarinda bulunup, mevzu din ile alakası olmayan ancak sadece o dini rant kapısı olarak kullanan Kuklacı'nin kuklası olmaktan başka birşey yapamaz. Öyle bir seçeneği de olmaz zaten. Evet, bu zihniyet, Allah'ın, akletmesi için vermiş olduğu o kafayı sadece sallayarak kullanmış (!) olur. Aldığı emirler doğrultusunda, yaptığı kayırmalarla, yolsuzluklarla Kuklacı'nin hedeflediği iki kuşu tek taşla vurmuş olur; insanların devlete, dine olan saygısını ve inancını zedeler. İşte tüm bu olumsuz örnek ve davranışların son bulması için insanlarımızın bilinçli olması gerekir. Çünkü insan nasılsa öyle yönetilir. Sorgulamadan, düşünmeden hareket etmemeli. (Bunu daha çok kendime söylüyorum, ama isteyen üstüne alınabilir (: Yazacaklarım daha bitmedi. Ama kelimeler çoğalınca düşüncelerim katalizör etkisi oluşturdu. Dolayısıyla kelimeler yerinde rahat duramıyor, ben de cümle kuramıyorum. (: Ha son olarak şuna da değinmek istiyorum ki, bahsetmiş olduğum tarikatlardaki şeyhlerin birçoğunu tanımıyorum. Dolayısıyla onlar hakkında net bir fikrim yok. Ancak muritlere dikkat etmek gerekiyor. Biliyorsunuz, şeyh uçmaz müridi ucucur. (; Kitapla kalın, keyifli okumalar
Şehvetiye Tarikatı
Şehvetiye Tarikatıİsmail Saymaz · İletişim Yayıncılık · 20192,691 okunma
··
28 görüntüleme
H Ç okurunun profil resmi
Tarafsız kalabilip açık yüreklilik ile inceleme yaptığın için seni kutluyorum.
GONCA okurunun profil resmi
Güzel düşünce ve yorumunuz için teşekkür ederim 😊
GONCA okurunun profil resmi
İncelemeyi okuduysaniz eğer orada daha çok bizzat şahit olduklarımı yazdım. Kitabın içeriği ile ilgili yazmış olsaydım, o müstehcenliği yazıya dökmeye kendi adıma haya ederdim. Çünkü, Kur'an kursu adı altında sex dergahı işleten embesil zihniyeti okumuş olurdunuz incelememde. Kitabı okumadan da yorum yapmayın derim. Kaldı ki, şirk kavramının kullanımı hakkında rahatsızlık duyuyorsunuz. Anlam veremiyorum bu rahatsızlığa.. Allah ile ilaç kıyaslamaniz ise son derece absürt, diye düşünüyorum. Küçük bir çocuk dahi bilir ki, ilaç için alternatifler her zaman vardır; başınız ağrır, Parol iyileştirmezse dikloron vs. gibi daha etkili ilaçları alırsınız. Ancak Allah'a inanan birine böyle bir alternatif sunamazsiniz. Allah'a gerçekten inanan insan, hayatının merkezine sadece O'nu koyar. O, şah damarından daha yakındır kuluna. Bunları bilip, Allah ile arasına aracı koyan da, aciz bir kulu Allah'ın sıfatlarına vakıf yapan da apaçık sapıklık içindedir.
Ayna
Ayna
kardeş!
Ayna okurunun profil resmi
Şirkin tanımında ve ölçülendirilmesinde hakikat düzleminden bazı sapmaların olması benim sık karşılaşmaya başladığım bir durum oldu. İlahiyatçı değilim dolayısıyla teknik detaylar hakkında çok malumatım yok. Ama sağlam bir zemine oturan basit ama esaslı mantıksal çıkarımlar malumat fazlalığından hakikatin keşfine mani bazı perdeler üreten karmaşık ilmi değerlendirmelerden daha istikametli olabiliyor. Bu mevzudaki mantıksal kaidem şu şekilde: İslam Tevhid dinidir. Allah tan başka HAKİKİ tasarruf sahibi hiçbirşey yoktur.Feyzi şeyhten bilmek de şifayı ilaçtan bilmekte(sadece bir örnek çok fazla çeşitlendirilebilir) aynı derece de şirktir. Fakat bir kısım insanlar özellikle bu şeyh konusundaki şirkin bilinir kılınmasına uğraşıyor. Sebebi bence meçhul... Ama bence İslam toplumunun tevhide yönelmesini istiyorsak şifayı ilaçtan, ilmi kendinden bilme tarzındaki şirklere daha ziyade yoğunlaşmak gerek çünkü toplumun çok az bir kesimi herhangi bir şeyhe intisablı fakat neredeyse tamamı ilaç kullanıyor, kendi çapında bir ilim, kemal ve cemal sahibi dolayısıyla benlik yada tabiat algısındaki sapmalardan ötürü şirkin denizinde yüzüyor olması çok kuvvetli bir ihtimal. Ha burda da insaf ve pratiğe dönük gerçekçilik devreye giriyor. Hangi birimiz her anımızda yukarıda bahsettiğim ideal tevhidi nazarla benliğimize ve kainata bakabiliyoruz. Öyleyse herkes bir derece müşrik, öyle mi? Bence bu sorunun cevabı hem evet hem hayır. Evet çünkü şirkin mertebeleri var. Hayır çünkü asgari Tevhid anlayışına sahip bir insan müşrik olarak nitelendirilemez. Ne dir o asgari Tevhid anlayışı, nasıl anlaşılır?Basit bir şekilde sorguyla anlaşılır. O müride yada o hastaya sorarsın sana feyz yada şifa nerden geliyor. Cevap tabiki Allah tan. Peki şeyhe yada ilaca niye ihtiyaç duyuyorsun? Onlar feyzin ve şifanın tecellisi ve bana ulaşması için birer makes birer ayna birer vesile diyorsa o kişi müşrik değildir bunu aklen yada kalben böyle bilmesi yeterli. Bunu böyle bilmeyen de az hasta yada mürit vardır diye düşünüyorum. Bunlar benim kanaatim.
Ayna okurunun profil resmi
Bende onu diyorum işte Allah a gerçekten inanan bir insan neden ilaçlara "daha etkili" gibi yakıştırmalar yapar bütün etkiler Allah a ait değil mi eğer değilse daha etkili feyz veren şeyhler olması da gayet doğal değil mi. Yoksa feyz verme işini Allah yalnız kendine münhasır kılmıştır da şifa verme işini ilaçlara muhtelif oranlarda mı dağıtmıştır. Feyzi şeyhten bilene müşrik deyipte şifayı daha etkili ilaçlardan bilene neden müşrik demeyiz. Bu konuda ki düşüncem ilk mesajlada birlikte düşününce açık bir şekilde anlaşılıyor diye düşünüyorum. Bunlar benim kanaatim sizinkiler farklı olabilir. Saygılar
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.