Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bundan kısa bir süre sonra da Ötüken’de Atsız’ın konuyla ilgili meşhur makalesi yayınlamıştır. Atsız’ın MHP ve Türkeş meselesiyle ilgili o güne kadar yazdıklarının belki de en keskini olan bu makalede Atsız, “katıksız Türkçü” olan Balseven’in 1948’de Maraş’ta doğduğunu söylemekte ve MHP’ye katılığını yazmaktadır. Fakat Ali Balseven, Atsız’ın söylediğine göre, MHP’nin Türkçü bir parti olmadığını anladıktan sonra partiden ayrılmış ve bu yüzden “kahpece” öldürülmüştür. Üstelik Balseven’e saldıranlar silahlı ve kalabalık bir gruptur. Fakat Atsız’ın bundan sonra söyledikleri daha önemlidir ve doğrudan Türkeş’e yöneliktir. Türkçü taviz vermez ve politika yapıyorum zannı ile “biz yahudi aleyhtarı değiliz; çünkü onlarla hiç savaşmadık” gibi gülünç sözler söylemez. Türkçülük makam hırsı ile bağdaşmaz. Başkanlık vasıflarından mahrum insanların başkalarını kötüleyerek liderlik dâvâsı gütmeleri, hilekâr daltabanların oyuncağı olmaları kadar acıklı durum yoktur. Başkan olacak adamın bütün ömrü dimdik geçmiş olmalı, mazisinde kendisini küçük düşürecek bir zaaf bulunmamalıdır. Vaktiyle kendisini sorguya çekenlere “hatamı anladım. Beni affetmenizi istirham ederim” diye mektup yazanların liderlik dâvâsı Don Kişot cakasından başka bir şey değildir. […] Yüksek tepelere kartal da çıkar, bazen yılan da çıkar ama kartal yükselerek, yılan sürünerek çıkar. Bütün bunlar, aslında Türkçülüğün siyasetle ilişkisinin de sorgulanmasına yol açan etkenlerdi. Türkçülerin MHP ve dolayısıyla da siyasetle bu kadar “içli dışlı” olmaları, bilhassa Atsız’ın Türkçülüğün siyasetle ilişkisini yeniden belirlemeye çalıştığı meşhur “Türkçülük ve Siyaset” adlı makalesinden sonra gelinen noktada Türkçülük ve siyasetin kesin olarak birbirinden ayrıldı. Zira Türkçüler, Türkçülüğü bir “mefkûre” ve “ülkü” olarak görüyor, daha evvel de söylediğimiz gibi “hayalle karışık” olarak niteliyorlardı. Yani Türkçülere göre Türkçülük tamamen “soyut ve manevî” bir olguydu. Türkçülerin cevap aradıkları soru tam da burada ortaya çıkıyordu: Fikir (ülkü) mi üstündür, siyaset mi? Onlar kendilerinin fikre öncelik verdiğini, “karşı” tarafın ise siyaseti üstün tuttuğunu düşünüyorlardı. Peki, ikisi arasındaki fark neydi?
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.