1930’larda: Tarih Kurultayı ve burada savunulan tarih tezi, Batılılaşma, lise tarih kitapları, üniversite, Yahudiler, Nazım Hikmet, Mustafa Çokayoğlu, Sadri Maksudî Arsal, Ahmet Muhip Dranas, Mehmet Şeref Ayku, Sadri
Etem Bey, Vâlâ Nurettin Bey… 1940’larda: Anadoluculuk, Sabahattin Ali, Hasan Âli Yücel, Reha Oğuz Türkkan ve beraberindeki Türkçüler, “yabancı kanlılar”…
1950’lerde: CHP, İnkılâplar, Köy Enstitüleri, azınlıklar, masonluk, Atatürk, Kemalizm, İnönü, Falih Rıfkı Atay, Ahmet Emin Yalman, Ahmet Hamdi Başar… 1960’lar ve 1970’ler: Nurculuk, Kürtçülük, İslâmcılık, Anadoluculuk, Sosyalizm, Öztürkçecilik, TRT, Ali Fuad Başgil, Mehmet Kaplan, Necip Fazıl Kısakürek, Faruk Güventürk
Niyazi Berkes, Zekeriya Sertel, Metin Toker, MHP ve Alparslan Türkeş… Bu “düşman”lardan bazılarına diğer dönemlerde de rastlamak mümkündür elbette. Bunun yanında eklemek gerekir ki, Komünizm ve onunla ilgili kişi, kurum ve devletler hemen hemen her dönemde yerlerini muhafaza etmişlerdir. Ayrıca Atsız’ın, dergilerindeki
başka yazarlarla örtülü bir şekilde polemiğe girdiği veya en azından onlara cevaplar verdiği de vakidir. Bu durum, belki Türkçüler arasında dayanışma ruhunu kuvvetlendirip “safları sıklaştırma” etkisini gösteriyordu. Fakat daha önemlisi Türkçülüğün kendisini bu düşmanların karşısında konumlandırmasına yol açıyor, hem
dergilerin hem de Türkçülüğün karakterini etkiliyordu. Özdoğan bu durumu, Atsız özelinde, onun “kendi görüşlerini paylaşmayan veya karşı kamplara mensup kişilere
saldırma eğilimi” olarak nitelemektedir. Özoğan’ın örneklerinden biri Atsız’ın İçimizdeki
Şeytanlar adlı kitapçığıdır (a.g.e., s. 183). Fakat yazar, burada tartışmayı veya polemiği, Sabahattin Ali’nin İçimizdeki
Şeytan adlı romanının başlattığını “atlamaktadır”.