Bir arkadaş grubuyla fasıl dinlemeye gitmişsin de bir şarkıyla eskilere dalıp etraftaki şen şakrak sohbet eden insanları, akıp giden hayatı unutup birkaç dakikalığına dünyadan uzaklaşmışsın hissi veren öykü kitabı.
O incecik kitaba neler sığmış hayret.
Beni bu kitapla tanıştıran
M size teşekkür ediyorum öncelikle. Adını dahi ilk defa duydugum bir yazardan Sabahattin Ali tadı almak hoştu. Kısa bir sürede olsa kendimden uzaklaşıp İstanbul'un o arka sokaklarında sanki gezintiye çıkmış gibiydim.
Aziz Bey'in yaşadığı hayalkırıklıkları, yalnızlığı, parasızlığı, sevgisizlliği beni üzdü ama mutlu olduğu zamanlarda oldu en azından mutluluğu yaşadı. Ama ondan sevgi ve ilgi bekleyen karısı Vuslat onu bile yaşayamadı o nedenle Vuslat'ın ümit ve ümitsizliği beni derinden etkiledi.
Ve ne kadar benzemicem yapmıcam etmicem deyip eleştirilse de şu atasözü bu kitap için yakışır diye tahmin ediyorum. Armut dibine düşer.
Karakterin sevmedigi, eleştirdiği bir insana dönüşmeye başlamış olduğunu fark etmesiyle ben de kendimi sorguladım. O kadar naif, o kadar içimizden biri.
--Spoiler---
Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hâle takarak göğe yükselmek için çırpınır; ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.