Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
10/10 puan verdi
Bir insan başka bir insanın kalbine nasıl da sığıyor doktor?
Yakınlık; Dünyanın Üç Yüzü’nden sonra Mustafa Ulusoy’dan okuduğum bu ikinci kitap. Ara vermeden kısa zamanda okuyabildiğim nadir kitaplardan biri oldu. Mustafa Ulusoy kitaplarında kendi kişisel gelişimim için çok şeyler buluyorum. Yazılan her metinle anlatılan konularda farklı bakış açıları kazanıyorum. Bu da bir kitaptan almam gereken maksimum faydayı bana sağlıyor. Demiştim daha önce. Hayat kısa. Okunacak kitap çok. Öyle kitaplar okumalıyım ki hem edebî zevkime hitap etsin hem de manevi dünyamda yeni pencereler açsın. İşte Yakınlık öyle bir kitap. Kitap deneme tarzında yazılmış. Tam benim türüm. Deneme türünde yazarın bizzat kendisi yazının içinde oluyor. Başkasının ne düşündüğü değil o anda yazarın ne düşündüğü önemli. Yazar denemelerinde insanın iç dünyasına yolculuk yapıyor. Oralarda ne olup bitiyor, birlikte anlamlandırmaya çalışıyoruz. İnsanın narsistik özelliklerinin eleştirisini okuyoruz kitapta bol bol. Varlıkların dilinden varlıkları okuyoruz. Kainatın küçük bir numunesi olan insandan hareketle kainatta neler olup bitiyor, onu da okuyoruz. Venüs’ten hareketle küçük kainatı okuyoruz. Misali musağğar asıl konumuz. Kitap beş bölümden oluşmuş: Küçük Şeyler, Narsistik Arzu Çağı, Örtü Üzerine Açık Düşünceler, Cennete Çağrı, Sonsuzun Tanığı Olmak. Belki altıncı bölüm olarak Söyleşirken’i de sayabiliriz. Ama ben bu bölümü okumadım. Okumadım, çünkü söyleşiler daha çok yazarın okumadığım kitapları üzerineydi. Bir yere not ettim. O kitapları okuduğumda dönüp bu söyleşileri de okuyacağım. Küçük Şeyler bölümünden iki yazı üzerinde durmak istiyorum. “Birleşmek.” Akla gelebilecek her türden birleşmeler bu yazıda “Varolan her şeyin birleşmiş haline kainat deniliyor.” “Birleşemeyenler birlik olamazlar. Varlıkta birlik, Mutlak bir varlığın her şeyi birleştirmesi sonucudur. Her şey arasındaki birliği ancak Mutlak Bir olan yaratır.” Sonra “Ayrışmak.” Birleşmek’te geçen bütün bir araya gelmeler burada tek tek ayrışıyor. Mutlak Bir olan Varlık ayrışmalardan da yeni bütünlükler oluşturuyor. Düzeltme, inceltme ve temizleme böyle sağlanıyor. “Nihai ayrışma kıyamet ile olacaktır. İyi ile kötü, güzel ile çirkin, inanmak ile inkarcılık birbirinden sonsuza dek ayrıştırılacak, birbiriyle bir daha bir araya gelemeyecek ve buluşamayacaklardır.” Örtü Üzerine Açık Düşünceler bölümündeki Gözkapağı yazısını çok beğendim. “Şimdi kapat gözlerini.” diyor yazar. Kapatıyorum. “Kapanmış gözlerinin örtüsünü hisset şimdi.” Çalışıyorum. Göz kapaklarımın ağırlığını hissedemedim. Örterken nasıl kaydılar. Anlamadım. “İçine odaklanacaksın şimdi.” “Gözlerine baktın mı hiç. Gözlerinin içine bakınca ruhunun derinliğini gördün mü?” Yazı sorularla ve yönlendirmelerle devam ediyor. “Haydi şimdi nefesine odaklan.” “Şimdi kaslarını farket!” “Kalp atışlarını duyuyor musun?” Yazı devam ediyor. Gözleri kapalı kendi içimizde olanlara yolculuk yapıyoruz. Keşif bitiyor. “Artık kalp gözümüzle kainatı daha derinden seyredebiliriz.” Cennete Çağrı bölümü daha çok aile üzerine yazılmış. Evlerimizi cennet ya da cehennem yapmak bizim elimizde. Üstelik hanelerimizde cennetten cehenneme, cehennemden cennete anlık geçişlerimiz de var diyor yazar. O bölümü size bırakıyorum. Yine genel geçer bir konu üzerinde durmak istiyorum. “Pazar: Tehlikeli Gün” Tutturmuşuz bir pazartesi sendromu. Sendromun babası pazarda diyor yazar. Aslında yazar da demiyor. Araştırmalar böyle söylüyormuş. Pazar tatil günü. Geç vakitlere kadar uyuma günü. İşte burada her şeyi bozan uyku. Çünkü vücut kendisini güneşin doğuşuna göre ayarlıyormuş. Eğer siz güneş doğduktan sonra kalkarsanız beyin ödemi oluşuyormuş. Yani beyin hücreleri şişiyor ve genişliyormuş. Bu da başağrısı ve yorgunluğa neden oluyormuş. Dinlenmek umuduyla pazarı iple çeken kişi yaptığı bu geç kalkma yanlışlığıyla pazar günü depresyonuna giriyormuş. Evde herkes geç kalktığı için herkes aynı durumda. Siz güneşten üç saat sonra kalkınca, hayatın ritmini kaçırıyormuşsunuz. Ve bu durum bir sonraki güne de yansıyormuş. Biz buna yanlışlıkla pazartesi sendromu diyormuşuz. Yazı ilginç geldi. Mutlaka okumalısınız. Kitapta altını çizdiğim çok yer yok. Dönüp bir daha okumak için işaretlediğim yer çok oldu. Bir müddet elimin altında duracak artık kitap. İşte az da olsa altını çizdiğim satırlar: *Bu dünya sonsuz değildir, sadece sonsuzluğun kazanıldığı yerdir. *Bir insan başka bir insanın kalbine nasıl da sığıyor doktor. Bu bir mucize olmalı. *Çünkü melekler gözyaşı dökemez. Çünkü meleklerin kalbi delik deşik olamaz. Çünkü melekler gönül yorgunluğu nedir bilemezler. *Karanlıkları yok etmek, karanlığın içindeki aydınlıkları bulmaktan geçer. *Bedenlerimiz bizim hizmetçilerimiz, tahakküm alanımız değil; içinde misafireten oturduğumuz evlerimizdir. *Edebi ince ve zarif bir örtü olarak yaratıp insanı örten Rabb-i rahim ne de güzeldir.
Yakınlık
YakınlıkMustafa Ulusoy · Timaş Yayınları · 2009909 okunma
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.