Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

266 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Birinin duygularında gezinip eve dönmek gibiydi Milena’ya Mektuplar. Yaklaşık birkaç saat önce başladım bu gezintiye ve az önce kitabın kapağını kapattım eve dönmek için. Fakat dönemeyeceğimi, bu kitabın bende bu kadar iz bırakabileceğini düşünmemiştim. Bu, “gerçeğe yakın bir hikâye” değil, gerçeğin en duru hâli. Kafka’nın duygularına şahit oluyorsunuz kitabı okurken -ki bunu diğer eserlerinde de görüyorsunuz lakin Milena’ya Mektuplar farklı, Franz Kafka’yı en yalın hâliyle tanıyorsunuz bu kitapta. En içten cümlelerine, en acı satırlarına, söylenmesi en güç kelimelerine dokunuyorsunuz. Onun o naif yanını ise her sayfada görmek mümkün ancak dakikalardır zihnimden çıkmayan onlarca cümlesinden birinde, “Ben karanlıkların adamıyım,” diyor bir mektubunda Kafka. Oysaki onun o ışık saçan gözlerini, başlı başına bir ışık olan kalbini gördüm sanki kurduğu cümlelerinde. Bunu hissettiriyor fazlasıyla. Bir diğer yandan beni çok daha fazla etkileyen şey ise; Kafka ile Milena’nın birbirine bir tren mesafesinde olup birbirlerinin yanlarına gitmemeleri oldu. Kimisi saçma bulabilir bunu fakat altında yatan anlamı çok farklı, düşündürücü... Onlar aşkı en üst seviyede yaşıyorlar, unutmamak gerekir. “Umduğumdan daha mı önce göreceğiz birbirimizi? (bak, ben “göreceğiz” diyorum, sen “birlikte yaşayacağız” yazmışsın) Biz hiçbir zaman bir arada yaşayamayacağız, olmayacak bu; “önce” ile “hiçbir zaman” arasında bir ayrım yoktur.”
Milena’ya Mektuplar
Milena’ya MektuplarFranz Kafka · Rönesans Yayınları · 201854,7bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.