Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

117 syf.
8/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
2020 ilk incelemesi
Sıradan olmayan şeyler hep dikkat çekicidir. Bunlar, yaşam tarzı, kültür, inanç vb. öğeler olabilir. Benim için de, kültür, inanç ve yaşam tarzı ile İran hep dikkat çekici olmuştur. Ve bu çekicilik sadece soru işaretlerinden ibaret kalmadı. Araştırma gereği duydum. Derken yolum Fars dili ve edebiyatı bölümüne kadar gitti. Ancak, çevremin İran'a olan ön yargısı vs. eğitimime devam etmeme engel oldu. Engeller, öğrenme isteğime engel oldu mu, peki? Hayır. Yaşayarak/şahit olarak öğrenmek istediğim hayatı, kitaplardan öğrenerek sürdürmeye karar verdim.Ali Şeriati ile başladım bu sürece. Ancak O, kültür ve yaşam tarzından çok, geniş bir spektrumda inançları kaleme aldığı için, birçok soruma cevap bulamadım. Bana yaşam tarzları, günlük hayatlarında neler yaptıkları vs. lazımdı. Merak işte. İran kültürünü edebiyata kazandıran bi yazar tanıdım ben de. Sadık Hidayet. Tanıdım tanımasına ama tanımaz olaydım. Hayata geldiğine pişman biriymiş meğer. Okudukça fark ediyor insan. Kitaplarında hep negatif enerji aldım. İntihar, uyuşturucu, -esrar olmazsa olmaz- ve karabasanlarla bogustum. Yüksek dozda siyanür alıp bir türlü ölmeyen "diri gömülen" mi dersin, sevdiği kadınların hep başka kişileri sevip onlara gitmesini mi dersin, düğün gününde pencereden atlayıp intihar eden abla mi dersin, her türlüsunden acılar mevcut. Ama Hidayet'in eserlerinde (kitap ve piyeslerinde) hep şunu gördüm; kendi sevmediği, abes bulduğu değerleri, ustalıkla kotuleyebiliyor. Üstelik anlatımını çeşitli alanlarda uzman kişilerden aldığı alıntılarla zenginleştiriyor. Yine aynı şekilde, sevdiği, benimsediği değerleri, ustalıkla olumlayabiliyor. Yani kısacası, DÜŞÜNCESİNE SADIK biri. Örneğin, İran'ın İslam ile alakasız Müslüman kesimini ele alıyor Hacı Aga eserinde. Her ne kadar, ikinci dünya savaşı dönem sonrasını anlatsa da benim en çok dikkatimi çeken yönü bu olmuştu. Kör Baykuş da okuduğuma pişman olduğum eseridir. Karabasanlardan aldığım negatiflik yeterli oldu bunun için. Diri Gömülen'in ilk öyküsü intihar etmek isteyenler için nesne alternatifleri sundu bana. Devamındaki öyküleri kıyasladığımızda ise "nırç" tepkisini verebilirim. Nasıl bir dünyası varmış Hidayet'in, anlamak gerçekten zor. Yani sadece kitaplarını okuyup da "majör depresyon" tanısı koyabilir bir psikolog. O yaşa kadar nasıl olur da intihar etmemiş, diye sormadan edemiyorum. Son okuduğum kitabı Vejeteryanlığın Yararları'nda, yaptığı betimlemelerle ete olan bakış açımı değiştirdi. Mikrop, parazit diye diye midemi bulandırdı, sağolsun. Kasap düşmanı Hidayet! (: Neyse, çok günahını aldım sanki,dirinin arkasından değil sadece, ölünün arkasından da konuşulmaz. Burada bırakalım. Son olarak, bu kitabın içeriğine pek deginmedim. Ki zaten yazdıklarımdan farkı, yazar, sadık Hidayet kitaplarını sosyolojik bakış açısıyla ustalıkla analiz etmişken, ben, kendimce o kitapların bende oluşturduğu etkiye değindim kısmen. İyi kitaplarla kalın...
Kör Okur
Kör OkurOğuz Demiralp · Yapı Kredi Yayınları · 200120 okunma
··
81 görüntüleme
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Ahahah Sadık Hidayetten helallik istemen lazım, içini döktükten sonra neyse ölünün ardından konuşulmaz lafını kondurmuşsun:) Aman boş ver O edebiyat dünyasına malolmuş bir şahsiyet ve sözcükleri üzerinden aslında sadece değerlendiriyorsun bence gıybete girmez😉 Bir diğer hususta merak ettiğini söylediğin İran yaşam tarzı ve kültürü ile ilgili kısım. İki yıllık Arabistanda yaşam tecrübem şunu gösterdi ki, Mescidi Nebevi içinde Ravza ziyarete açıldığı andan bitimine kadar tüm umrecileri dozer gibi ezip geçen, el kol hareketleri sert ve kaba tek bir müslim güruhu vardı Medine de,İranlılar..Bunu orada yaşayan kime sorsan aynı şeyi söyler.. Benim de özel bir ilgim var Farsça aşk dili olduğundan ve kulağıma nefis bir ritimle gelmesinden kaynaklı olabilir bu ilgim. Yurtdışı eğitim seminerinde bir uzman sinema tarihi üzerine bir uzman İran sineması üzerine bir değerlendirme yapmıştı aklımda kalan cümleler şöyle;-İran sineması Türkiye den bir 30 yıl ilerde..Kısa filmleri ve başkaca filmleri gerçekten güzel. Yaptığım okumalardan aklımda kalan bir başka bilgi de İranlı kadınlar üniversite eğitimliler birçoğu ama üretken sahada yer verilmemiş siyaseten kadınlara.İran kadınlarının okur yazarlık oranı çok yüksek yani. Ayrıca türkçe zannettiğimiz yaklaşık 3000 farsça kelimeyi günlük hayatımızda konuşuyoruz,gül bahçe kepçe gibi mesela... Gerçi yolun Fars Dili ve Edebiyatına düşmüş fazla oldu bu bilgi, sen bilirsin.. Ben de en çok Alamut’a gidip görmek istiyorum.Hasan Sabbahın kartal yuvası denen yere..Güvenlik açısından bir gün Suriye olmazsa inşallah İran’a gidip o Alamuttan Anadoluya doğru bakacağım:) Emeğine sağlık düşündürücü bir inceleme olmuş:)
GONCA okurunun profil resmi
İran, anlam veremediğim bir merak uyandırdı kendine doğru. Bu, özenti olmanın ötesinde tamamen bağımsız ve sebepsiz oluştu bende. İnternetten araştırmalar falan derken, dil olmazsa olmaz dedim ve çeşitli programlardan öğrenmeye çalıştım. Bunlar yetersiz kaldı, öğrenebilmek için. Ben de ek bölüm olarak Fars diline gitmek istedim. Kazanıp gittim. Devamı gelmedi. Hayırlısı dedik (: Ama şunu öğrendiğim birkaç İranlı arkadaş var; Türkiye yaşamını çok kaliteli buluyorlar, Mustafa Kemal Atatürk'e ayrıca çok ilgililer. Bu arkadaşlar Trabzon ve Ankara'da yaşıyorlar. İran'a sadece ziyaret için gidiyorlar. Kendi ülkelerinde Atatürk gibi bir devrimci istediklerini söylüyorlar. Eğitim konusunda, gerçekten çok entelektüel insanlar. İslam'ı ilkelerinden koparıp kendilerince şekillendirmişler o da ayrıca tartışılır. İncelememi okuyup beğendiğine sevindim, varol ☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.