Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Burun ve Secde
Evliyâ'nın burnu çok büyük olduğu için sağ kulağının üzerine secde eden Paçavra Kadı'nın namazı sahih midir değil midir tartışmasını anlatması... Der-beyân-ı menâkıb-ı sergüzeşt-i Paçavra Kadı Bu Varna şehrinde fuzelâyi'd-dehrden bir muta‘assıb kadı var idi. Efvâh-ı nâsda lakabına "Paçavra Kadı" derlerdi, ammâ ol kadar zemmâm u nemmâm ve fassâl u dehhâl u kaddâh idi kim lisân-ı sinânından bir ferd-i âferîde halâs olamazdı, ammâ el-kudretülillâh bir turfe ve ucbe-lika ve bed çehre-i gûl beyâbânî idi kim enf-i ankâ-yı Semerkandîsi hakîkatü'l-hâl bilâ-cidâl yarım akçe tahtası kadar burnu var idi. Hattâ görenler "Minkârîzâde'nin zâdesidir" derlerdi. Hattâ ol mertebe minkâr-ı koknus-ı la‘lgûnu ol kadar büyük ve uzun idi kim gazab-âlûd olup hışıldasa Tatar bârgîri gibi burnu kışır kışır öterdi, ammâ gâyet musallî idi. Evkât-ı hamsesin terk etmeyüp ibâdetine meşgûl idi, ammâ burnunun büyüklüğünden Cenâb-ı Bârî'ye secde içün ser ber-zemîn etdikde alnı yere değmeyince secdesi sahîh olmazdı. Eyle olsa bu mezkûr Paçavra Kadı'nın burnu secde mevzi‘ine bir karış mukaddem inüp alnı mahall-i secdeye konmağa mâni‘ olup ancak bu manzûm beyt üzre:  Ser ber-zemîn dum be havâ mîküned  Ya‘nî ibâdât-ı Hudâ mîküned [Başı yerde, arkası havada; güyâ Allah'a ibâdet yapmada] ebyâtı mazmûnu üzre ibâdet edem zann edüp yine halka ta‘n [u] ta‘arruzdan hâlî değil idi, ammâ cümle ehl-i beled dahi, "Efendinin ibâdeti sahîh değildir, zîrâ burnunun havâlesinden alnı şeytân gibi secdeye varmaz" dediklerin kadı-i zemmâm istimâ‘ edüp bilâhire secdeyi sağ kulağı üzre ederken hayli ızdırâb çekerdi. El-hâsıl cümle ahâlî-yi zurefâ-yı şehir Paçavra Kadı'ya taraf taraf dahl [u] ta‘arruz edüp her meclisde fasl-ı kadh ederlerdi. Hattâ bir gün dîvân efendimiz Gınâyîzâde Alî Çelebi hânesinde bir alay yârân-ı zarîfân-ı nükte-şinâsân ile şaka ve latîfe esnâsında, "Paçavra Kadı'nın kulağı üzre secde etdiğinin ibâdeti sahîh olur mı?" dediklerinde, Hakîr-i pür-taksîr eyitdim: "Vallâhi ey ihvân-ı vefâ, bu mes’ele-i müşkileyi müşkil-güşâlık bir kimesne edemez. İllâ ‘Başına gelen başmakçı eder’ demişler bir darb-ı meseldir. İmdi bu mes’eleyi halletmez illâ Monla Paşmakçızâde Efendi yâhûd üstâdımız Kadıasker-i Rûm Minkârîzâde Efendi hal eder, zîrâ anlar dahi kebîrü'l-enf olduklarından ‘Secdelerin nice ederler’ deyü anlardan istiftâ edin" deyü cevâb verdim. Âhir Gınâyîzâde ve Varnalı İbrâhîm Ağa fetvâya mürâca‘at edüp bir haftada ulak gidüp geldikde, Minkârîzâde fetvâsında buyurmuşlar kim, "Ol kimesneye taraf-ı Hak'dan burun büyüklüğü verilmiş, gurûriyyetinden değildir ve ol kişi burun büyüklüğüne göre sâhib-i hâlâtdır. şeytân gibi secde etmemeden ise rû-gerdân olup kulağı üzre secde etse câ’izdir, zîrâ el-özrü makbûl inde kirâmi'n-nâs. Biz dahi tenhâmızda teheccüd ve işrâk-ı ebvâbın ve duhâ namâzların kılarken kulağımız üzre secde edüp bu gûne güft [ü] gû su’âllerin işitmeziz, ammâ burun büyüklüğü ehl-i cehennem alâmetidir. Nakl-i Keşşâf." Bu fetvâdan mezkûr Paçavra Kadı bu fetvâdan mütesellî olup dâ’imâ kulağı üzre secde edüp hamd [ü] senâ ederdi, ammâ kulağı üzre secde ederken gâyet usret çeküp latîfe içün {der idi kim}, "İlahî Minkârîzâde Ördek{zâde} ve Tatzâde olup pat burun oğlu {gibi} olasın" deyü latîfe edüp zemmâm ü nemmâm ve dehhâllıkdan fâriğ olup bir âlüfte vü âşüfte sâhib-i şaka ve ehl-i vefâ bir kimesne olup, nitekim bu Varna ve Hacıoğlu ve Mankalya'da muhâfazada idik her bâr efendimiz Melek Ahmed Paşa ile hüsn-i ülfet edüp lâubâli kelimâtlar ederdi, zîrâ bu Paçavra Kadı Sultân Murâd-ı Râbi‘e kebîrü'l-enf olup bir şekl-i kabîh-i mudhik olduğundan duhûl etdiği cild-i evveldeki fasl-ı ibret-nümâda sergüzeşt [ü] serencâm-ı acîbesi {ile} mastûrdur
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.