Akif bey halim idi, gazup idi. Çocukla çocuk olur, büyükle büyük
olurdu. Hayatımda onun kadar munis ve beşuş bir adam görmedim. Böyle
iken onun dağları yuvarlayan o fırtınaları ne idi! Akif haksızlığa dayanamazdı. Zulme düşman, mazluma yar ve mededkar
idi. Meşrutiyet devrinin en beliğ tasvirlerini yapan üstadın (Asım)ındaki şu beyitler iddiamı ispat eder :
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım..
— Boğamazsın ki!
— Hiç olmazsa yanımdan kovarım!
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam,
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam!
Doğduğumdan beridir aşığım istiklale,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Kanayan bir yara gördüm mu yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, cifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım:
Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.
Zalimin hasmıyım amma, severim mazlumu.