Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

434 syf.
·
Puan vermedi
·
12 günde okudu
CANsever yalnız!
Bireyi toplum içinde somut olarak görünür duruma getirmek, giderek daha da derinlerine inerek, onun içsel dramını kurcalamak çabasında bir şairin kaleminden dökülenlerdir bu kitaptaki şiirler. İkinci Yeni akımının üstatlarından Edip Cansever, bu derleme eserinde uzun uzun yazılmış şiirleri ile şiir tutkunlarına ziyafet çeker. İmgesel yoğunluk ile bezenmiş dramatik şiirler ile hüzünlendirir. İnsanın sınırlı, tekdüze dünya kargaşasında yerini araştıran ve düşünce payı ağır basan şiirlerinin yanı sıra dönemin toplumsal muhalifliğine de parmak basar bu eser. Temelde de umuttan ayrılmaz. Odaya dair şiiri varken evden bahsetmez. Neden? Çünkü otellerde yaşamayı tercih etmiş bir yalnızdır Cansever. Bazı şiirlerinde geçen sembollerin başka şiirleri için hazırlık olduğunu görürüz. Sherlock misali merakla takip ettirir bize izleri. Mavi! Neden mavi? Hüznün ve sonsuzluğun simgesi. İnsanın özü gibi... Yalnızlık! Cansever’e göre insanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor. Öyleyse bizim yalnızlık dediğimiz şey, bir kendini ayırmadan (tecrit etmeden) çok, kendine yönelme, kendini daha yakından inceleme yetisi, olup bitenlerin hesabını kendimizden sormak gibi bir şey. Böylesi bir yalnızlık çok doğal ve olumludur, övülmeye değer. “Her yalnızlık biraz ihtilal.” Alkol! Övüyor görünür ama yazdığı şiirlere kokusunu sindirmez. İçkiliyken tek satır yazmadığını söyleyen Cansever, hem sağlıklı bir kafayla, hem de küçük, ufak tefek mutluluklarla şiir yazmayı denediğini vurgular. örneğin, bazen meyhanede içerken aklına bir şey geldiğinde, garsondan bir tükenmez kalem alıp kağıt peçeteye bir şeyler yazsa da oradan bir dize çıkardığımı bilmediğini söyler. Eller ve gözler! Erdal Öz şöyle tahlil etmiş Cansever’in şiirlerindeki bu imgeleri: “Ellerini, gözlerini bu kadar seven bir adam görmedim ben. İnat bu ya, oturdum, üşenmeden saydım, yirmi iki şiirde tam (30) tane el, tam (53) tane göz kelimesini kullanıyor. Bu çok kelimeli ozan, kelime torbasına bol bol göz atmış, el atmış, bütün ellerini gözlerini doldurmuş o torbaya: bolca kullanıyor, bolca seviyor onları. Nasıl sevmesin, onlarla, elleri ve gözleriyle, yeni bir dünyayı yaratıyor. Ancak onlarla yaratıyor da ondan. Her şey, ancak o gözünü göz edip gördükten, elini el edip dokunduktan, her şeyi eliyle, gözüyle yeniden süsleyip bitirdikten, yeniden yarattıktan sonra güzel oluyor, bir anlam kazanabiliyor.” Muhalefet! “Çağrılmayan Yakup”, “Kirli Ağustos”, “Sonrası Kalır” gibi şiirleriyle toplumsal mücadelenin bizzat içinde yer almış bir şair olarak düşünsel ve duygusal bağını yansıtır şiirlerine. Bir yandan umudu korumaya çalışırken, öte yandan öfkeyi ve eleştiriyi de sakınmaz şiirlerinden. Eşyalar! İnsanın içsel ve dışsal dramını yazmaya çalışan Cansever, bu karmaşık dünyayı sergilerken de, hem insanın hem de nesnelerin boyutlarını çoğaltmaktadır. Bölüp parçalamakla, sonra da bütünlemekle, çok yanlı uzamsal konum elde eder. Nesneleri didik didik etmesi, insanı didik didik etmesinden kaynaklanır bir bakıma. Her şiirin bir dekoru, yani bir 'nesneler altyapısı' vardır çünkü insanın doğal göstergesidir nesneler. Onları (nesneleri) bir yana bırakırsa, insanı da, toplumu da soyut ve tamamlanmamış olarak bırakması gerekir ki bu da Cansever’e göre değildir. Cevaplar arıyorsanız bulamayacağınız, sorular çoğaltarak yeniden dönmek üzere veda edeceğiniz bir eser! Keyifli okumalar... Bestelenmiş bir şiiri (GÖZLERİ) eşlik etsin okurken: m.youtube.com/watch?v=iTanAsy...
Yerçekimli Karanfil
Yerçekimli KaranfilEdip Cansever · Adam Yayınları · 20035,2bin okunma
··
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.