Gönderi

buranın kitap uygulaması olduğunu biliyorum fakat yazmasam içimde kalacak bir konuyu anlatmak istiyorum. netflix yapımı olan “when they see us” mini dizisini izleyen vardır fakat izlemeyenler için kesinlikle bakmalarını öneriyorum. okuduğum yorumlarda insanlar ilk iki bölümü çoğunlukla beğenseler de benim için kesinlikle son iki bölüm çok daha güzeldi. toplamda yaklaşık 5 saatinizi alacak 4 bölümlük mini dizi 5 siyahi çocuğun amerika’nın bozulmuş ya da yönetmeninin ifadesiyle “bu şekilde kurulmuş” adalet sisteminin kurbanı oluşunu anlatıyor. belgesel diyebileceğimiz mini dizi 30 yıl önce gerçekleşen “central park five” olayını bence tam da o zamanlar yaşananlar gibi aktarmış. yusef, kevin, antron, raymond ve korey. adlarını hatırlamakta zorluk çeksem bile hikayelerini hiç unutmayacağım beş çocuk. hayatları karartılmış ve ömürlerinden yıllar çalınmış olmasına rağmen tek bir kez bile özür dilenmemiş beş çocuk. hepsinin yaşadıklarına ayrı ayrı üzüldüm fakat ben de herkes gibi en çok korey’e ağladım. arkadaşının yanında olmak için gittiği yerde tecavüzün asıl suçlusu olarak ve yaşı en büyük olan olduğu için de cezaevine gönderildi. soruşturmanın başındaki linda fairstein ve elizabeth lederer güç ve ün için kullanılması yasak bir sorgu yöntemi reid’i kullanmış ve çocuklara işlemedikleri bir suçu itiraf ettirmişlerdi. onların yapmadığına dair onca kanıt varken suçsuz beş çocuk göz göre göre hapis cezası aldılar. çoğu şartlı tahliye için suçlarını kabul ettiler fakat sadece korey gerçek ortaya çıkana kadar suçunu kabul etmeyi reddetti. bu süre içerisinde gittiği her hapishanede dövüldü ve yıllarca bir hücre içinde kaldı. ona iyi davranan kimse yoktu. sadece -bunu özellikle söylemek istiyorum- tek bir gardiyan onunla arkadaş olmuştu. söylediği cümleyi tam hatırlamıyorum fakat korey ona neden iyi davrandığını sorduğunda oğlu olduğunu ve onun başına da böyle bir şey gelse insanların ona iyi şekilde davranmasını isteyeceğini söylemişti. 2002 yılında gerçek suçlu suçunu itiraf etmiş ve gerçek ortaya çıkmıştı. tüm gazeteler, televizyonlar ve insanlar bunu konuşuyordu. 13 sene sonra gerçek ortaya çıktığında anlaşıldı ki daha önce aynı şekilde suç işleyen biri vardı ve o çocuğa trisha meili hiç sorulmamıştı. çünkü zaten beş çocuk bu suç yüzünden hapis yatıyordu. suçunu itiraf eden matias reyes’e dna testi yapıldı ve asıl suçlunun o olduğu ortaya çıktı. gençliklerini kaybeden, hayallerini gerçekleştiremeyen bu çocuklara 12 yıl sonra 41 milyon dolar verildi fakat tek bir kez bile özür dilenmedi. antron, oprah’ın bu mini dizi için çektiği bölümünde -netflix’te o da mevcut- parasının olduğunu fakat annesinin kanserden öldüğünü ve annesine böbrek veya pankreas alamadığını, onu kurtaramadığını ağlayarak söyledi. yaşanan onca şeyin sonunda beş kişiye düşen 41 milyon dolar neyi çözer? yaşanan tüm her şeyi ağlayarak izledim ve kabullenemedim. bilerek bunu yaşamalarını, masum oldukları halde hayatlarının çalınışını ve en önemlisi masum oldukları ortaya çıktıktan sonra hayatlarını karartanların tavırlarını hazmedemedim. hayatlarından birkaç şey çıkmış, toplumdan biraz dışlanmışlardı o kadar. kimse yargı önünde hesap vermemişti. o çocukların yaşadıkları için hiç üzülmemişlerdi. bu mini dizinin bana neler düşündürttüğünü, neler hissettirdiğini anlatmam çok zor fakat izlemeyen herkesin izlemesi gereken bir belgesel. herkesin çıkaracağı dersler farklı. ben insanlığımızı kaybetmemeyi öğrendim. yusef, kevin, antron, raymond ve korey.
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.