Israrla sorulduğunda, çoğumuz defalarca âşık olduğumuzu hissettiğimizi belirtiriz. Şu varsayılabilir ki (ama olguların bilinmesine dayalı bir varsayımdır bu), çağımızda yaşamlarındaki birçok deneyime aşk diyen, yaşamakta oldukları aşkın sonuncu olduğuna güvence veremeyen ve gelecekte de aşk yaşayacağım düşünen insan kesimi hızla artmaktadır.
Eğer varsayımımız doğrulanırsa, bunda şaşılacak bir şey olmayacaktır. Sonuçta, “ölüm bizi ayırana kadar” şeklindeki romantik aşk tanımının kesinlikle modası geçmiştir; vaktiyle hizmet ettiği ve kuvvetini ve kibrini borçlu olduğu akrabalık yapıları radikal biçimde altüst olurken “son kullanma tarihi”ni çoktan aşmıştır. Bununla birlikte, bu kavramın sonunun gelmesi, kaçınılmaz bir şekilde, bir deneyimin “aşk” diye adlandırılmak için başarması gereken sınavların basitleştirilmesi anlamına gelir. Birçok insanın genellikle aşkm yüksek ölçütlerine yükseltilmesindense, bu ölçütler düşürülmüştür; sonuç olarak, aşk adı verilen deneyim yelpazesi önemli ölçüde gelişmiştir. “Sevişmek” kod adı altında tek gecelik ilişkilerden bahsedilmektedir artık.