Gönderi

Ramazan Kayan •‘’Hayat boşluk kabul etmez’’ deyişi kadim zamanlara ait bir gerçektir. Bir gerçek daha var ki o da hayatta boşluk bırakmak, şeytana alan açmaktır. Bu bakımdan hayata ne anlam yüklediğimiz ve hangi değerleri taşıdığımız oldukça önemlidir. Allah’a (c.c.) adanmayan, ebede odaklanmayan hayatlar elbette boş ve batıl hayatlardır. Zaten insanın değeri, değer verdikleri ile ölçülür. Evet, “hayat boşluk kabul etmiyor” dedik. Aynı hayat, başıboşluğu hiç kabul etmiyor, boş vermişliğe de izin vermiyor. İnsanoğlunun başına gelen belalar, boş vermişliğinin bedeli değil midir? “Boş ver” felsefesi kitleleri ve nesilleri aldırışsız, dertsiz, gamsız kıldı, gününü gün etme, günü kurtarma, her şeyin üstünü çizme mantalitesi serkeş ve avare bir gençliği tahrik ediyor. Anlamsızlığın girdabında bunalan gençler, gün geldi gayesizliğin gayyasında kayboldular. Yani hayattaki boşluğun ve boş vermişliğin faturası ağır oluyor. Başıboşlar için dünya bir çılgınlık arenası ya da çelişkiler yumağı. Veyahut çekilmez bir çileye dönüşüyor. Batıl beşeri sistemlerin insana kurduğu en büyük tuzak: Boş ver… Boş durmak Mü’min kalitesine aykırı bir iştir,sadece bir iş üzerinde takılı kalmanın aykırılık olduğu gibi. Evet, hayat İslam’la dolmadığı ve doymadığı zaman cahili tortular, şeytani iğvalar, şehvani duygular, hevai etkiler yaşamı kirletir ve çürütür… Hayat açık vermeye, gedik bırakmaya gelmiyor. Şirk sızmaları, nifak virüsleri, fısk mikropları, bünyeyi hemen tahrip ediverir… Doğrusu boş zamanların Müslümanlığı ile açıklarımız kapanacak gibi görünmüyor. Öncelikle İslam için kendimizi boşa çıkarmamız gerekiyor. Hayattaki boşlukların bedeli ağır oluyor. Zaten insanlık tarihinde de hep böyle olmamış mıydı?
··
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.