Medea’nın ardından bizi Seneca’nın Romalı soluğuyla yeniden buluşturan Phaedra trajedisi, tutku ve ümitsizlik arasında sıkışan bir ruhun hazin klasiği, vahşi doğa ile insan doğasının karşıt tutkularının kıyasıya savaşının, aşk ve nefretin türlü hallerinin sahneye akışıdır.
Bu trajedide Seneca’nın özgür ve capcanlı üslubuyla anıtlaşan Aşk, her türlü toplumsal ilke ve yasayı
teker teker yıkarak, dağlardan sel gibi boşalır,
dalgaları her yanı kaplar.