Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Sayın Yazıcıoğlu, birazda siyasete girelim. Hükümet yetkilileri enflasyonun düştüğünü, faiz oranlarının düştüğünü, Mark ve Dolar'ın kontrol altına aldığını dolayısıyla ekonomide bir iyileşmenin yaşandığını ifade ediyorlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Muhsin Yazıcıoğlu: Şimdi esas olan sadece enflasyonun düşmesi değildir, enflasyonu düşürürsünüz nasıl? Kamu harcamalarını kısarsınız, çalışanların ücretlerini dondurursunuz. Vatandaşın alım gücünü en asgari noktaya indirirsiniz. Özellikle çalışan kesimlerin özel hayatlarını bitirirsiniz, komşuluk yapamazlar, kimseye misafir gidemezler misafir kabul edemezler, seyahat yapamazlar, tatil yapamazlar. Sivri biberi bile çok görürsünüz. Zaten 13 milyon işsizimiz var. Onlar hiç bir şey alamazlar, hiçbir sosyal hayatları yoktur. Dolayısıyla da enflasyon düşer çünkü talep olmayınca arz da olmaz. Enflasyonu aşağıya düşürmüş olursunuz. Bu marifet mi halbuki kendi başına sadece enflasyonu düşürmek marifet değil. İnsanları ezerek, çalışanları perişan ederek belli kesimlere sürekli fedakarlık yükleyerek, kalkınmayı durdurarak, ülke insanını her türlü sosyal şarttan kopararak, sosyal hayattan kopartarak enflasyonu düşürebilirsiniz. Ama bu ekonominin düzeldiği anlamına gelmez. Bu perişanlığın resmi olur, sadece perişanlığın yoksulluğun, çaresizliğin, üretimsizliğin resmi olur. Çünkü üretmiyorsunuz, sürekli istihdam daralıyor, sürekli işsizlik artıyor, sanayi gelişmiyor, piyasa durmuş alan yok dolayısıyla da satan yok. Siz diyorsunuz ben enflasyonu düşürüyorum, büyük bir marifet değil bu. Bugün Türkiye de hemen hemen yapılan bu. Halbuki üretimi artırarak, verimliliği artırarak, milli geliri artırarak, insanların paylaşabileceği bir milli hasıla ortaya koyarak bunu adaletli paylaştırarak, gelir dağılımını düzelterek, ülke kaynaklarını rasyonel kullanımını sağlayarak ekonomide makro dengeleri kurarak, bilgi çağına girdiğimiz bu dönemde bilgiyi kullanarak, dışarıya daha çok mal çıkararak, içeriye daha çok para sokarak ve borçlarınızı azaltarak ya da makul şekilde uzun vadeye yayarak yani üreten bir ekonomiyle çok üreten, ürettiğini adaletle paylaştıran, hareketli, verimli bir ekonominin içinde enflasyonu düşürebilmek marifettir. Bugün Türkiye'nin mevcut uygulamalarla bunu gerçekleştirebilmesi mümkün değildir. Bir takım kesimler tarafından enflasyonda düşüş kaydedildiği ifade ediliyor. Ama ben reel ekonomi içerisinde ve istatistiğin ortaya koymuş olduğu resmi enflasyon rakamlarının tutmadığı kanaatindeyim. Hayatın içinde aslında enflasyonun bu kadar düştüğü kanaatinde değilim. Ama farz edelim ki bu seviyede düşürdüler bunun faturası hep çalışan kesime, dar gelirlilere sabit ücretlilere çıkartılmaktadır. Bugün enflasyonun düştüğü, ekonominin iyiye gittiği, piyasanın rahatladığı çok şükür her türlü bolluğun olduğu gibi iddialarda bulunan siyasilerimizi, bazı yazarlarımızı her şeyin elinde hiç bir şeyin eksik olmadığı ayrıcalıklı kesimleri ben Anadolu 'ya davet ediyorum. Gelsinler bizim gibi halkın içinde gezsinler, masa başında siyaset yapmasınlar masa başında piyasa araştırmaları yapmasınlar, masa başında ekonomik dengeleri kuracak anketler bir takım diyaloglar oluşturarak masa başında ürettikleriyle Türkiye'nin ekonomik tablosunu çıkartmasınlar. Gelsinler buraya benim gibi gezsinler, köye gitsinler, pazara gitsinler, sıradan insanlarla kucaklaşsınlar. Köylünün gözünün içine baksınlar, orada çaresizliğin ezilmişliğin yoksulluğun resmini göreceklerdir. Ama bir konuda endişem vardır ki bu zatlar köye gittikleri zaman köy de kendilerine taze süt, yumurta, güzel şeyler ikram edilir ve bu da köylümüz ne güzel de yaşıyor diyebilirler. Köyün havası temiz suyu güzel her şey taze, her şey var önlerinde arkalarında diye düşünebilirler. Ama bilmezler ki bu köylü bir misafir gelecek diye evinin köşesinde ne varsa bir dilim baklavasını, balını, belki bir sene saklamıştır, evine misafir gelirse ikram edeyim diye neyi var neyi yok çıkartmıştır. Köylüyü böyle yaşıyor zanneden onlar halbuki biz Anadolu çocuğuyuz bunların nasıl yapıldığını biliriz. Gelip görsünler eğer görecek gözleri varsa bu çaresizlikleri olumsuzlukları tespit edeceklerdir. Bizim vatandaşımız, acının yokluğun çaresizliğin, yoksulluğun girdabında sesini kimseye duyuramamanın çabası içerisinde, bu kesimler seslerini ne yazık ki kimseye duyuramıyorlar. Bu ülke enflasyonuna bakın 1999 yılında benzine % 159 mazota % 162 zam gelmiştir. Son üç ay içersindeki yapılan zamlar direk piyasaya yansıyanlar bu ilan edilen enflasyon oranlarıyla orantılı değildir. Zaman zaman işte benzinden %2 indirim yapıyorlar, bu da garibin eşeğini kaybettirip Allah buldururmuş ki sevinsin diye buna benziyor. % 159 zam yapmışsınız, geri bunun 2 gramını geri almışsınız sırtına % 162 yük yüklüyorsunuz ama 2 gramını geri alıyorsunuz, rahatlatmış gösteriyorsunuz, bu doğru değil. Ben geçenlerde Konya' daydım, Konya'da oradaki esnaf odalarıyla görüştüğümde resmi rakamları esnaf odaların Konya' da 1800 esnaf dükkan kapatmış. Son üç ayda bu yıl 950 esnaf dükkan kapatmış, dolayısıyla esnafın boğazını sıkarak köylüyü yaşayamaz hale getirerek hiçbir sosyal güvencesi olmayan 13 milyon işsize ne halin varsa gör demek enflasyonu düşürmek ekonomide başarı anlamına gelmez. Peki başkanım köylüden, çiftçiden bahsediyorsunuz ama Türkiye'nin %40'ı 20 yaşının altında bir genç nüfustan oluşuyor. Bu genç kitlenin işsizlik gibi, uyuşturucu gibi, İnternet cafede vakit öldürme gibi sorunları var. Bütün bu kötü alışkanlıkların önüne nasıl geçmeyi düşünüyorsunuz? Muhsin Yazıcıoğlu: Gençliğin bilgi çağına hazırlanması lazım. Bilgi çağına hazırlanacak bir gencin insanca beslenebilmesi insanca barınabilmesi lazım, insanca en güzel eğitim müesseselerinden yararlanabilmesi lazım, elbette bilgiye ulaşabileceği kullanabileceği bilgisayarlara uzanması lazım. Bunun için demokratik bir eğitim sistemi içresinde yönlendirici eğitim modeliyle gençliğimizi araştırmaya, kendi geleceğini kuracağı ve kurgulayacağı bilgi kaynaklarına ulaşmasını sağlamak lazım. Bütün bunları oluşturacak yapı yok, çünkü gençliğimiz yeterince eğitimde fırsat eşitliğine sahip değildir. Özellikle Anadolu'da gençlerimiz taşımalı eğitim sistemiyle bir köyden diğerine sabah gidip akşam getiriliyor. Anadolu insanı çocuğunu meslek okuluna gönderiyor. Kısa yoldan bir meslek sahibi olsun, eğer üniversiteyi kazanırsa üniversiteye gider, kazanamazsa bir meslek olur elinde hiç değilse diye. Şimdi üniversite imtihanlarına aynı sorulara muhatap olan çocukların puanlarından 30 puan indiriliyor, niye meslek okulu mezunu diye. Bütün bunlar bir defa kırsal kesimin çocuklarını eğitim yarışında devre dışı bırakıyor, aynı şartlara aynı imkanlara sahip değiller, aynı öğretim seviyesine sahip değiller. Ama aynı imtihana tabii tutuluyorlar., buna rağmen de ya imam hatip kökenli ya da meslek okulu kökenli ise oradan da 30 puan kırılıyor. Böylece Anadolu gençleri devre dışı bırakılıyor, önleri kesiliyor, yeterli eğitim almıyorlar. Üniversitelere döndüğümüzde üniversitede demokratik bir ortam yok, ayırımcılık var. Bir defa belli değerleri paylaşan kız çocukları üniversiteye gidemiyorlar. Kendi insan hakları sorunları dolayısıyla eğitim hakkından yararlanamıyor. Anayasamız herkese hiç kimse eğitim hakkını kullanmaktan dolayı engellenemez, demiş olmasına rağmen bugün Türkiye'de üniversitelerimiz saçla, sakalla, bıyıkla başörtüsüyle uğraşıyor. Adeta toplama kampı haline getirilmiş. Hiçbir araştırma, buluş, v.s ilgilenmiyor, kılık, kıyafet jandarmalığı yapıyor üniversitelerimiz. Rektörlerimiz bile anti demokratik uygulamalardan YÖK uygulamalarından şikayetçi, dekanlar istifa ediyor, öğretim görevlileri istifa ediyor baskılara dayanamayıp. Dolayısıyla da üniversitelerimiz özgür bir ortamda kalkınmanın öncülüğünü yapacak bölgesel kalkınmaya katkıda bulunacak bilimsel araştırmalar yaparak ülkenin istifadesine sunacak bir eğitim ortamını üniversiteler sağlayamamaktadır. Yani eskiden okumayan gençlik vardı işsizlerdi, şimdide üniversiteli işsizler var. 17 yıl emek veriyor, sonra üniversiteyi bitiriyor, kapı kapı iş arayıp kendi mesleğini yapması şart değildir. Hangi iş olursa yaparım diyor o bakımdan gençliğimizin çok sorunları var.
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.