Türkiye'yi dışarıya şikayet etmek, dışarıdan
medet ummak, milliyetçiliğimize aykırı gibi
geliyordu bize. Haysiyetimize dokunuyordu. Ama
zaman içinde görüldü ki bu metot yanlış bu yol
yanlış. Mesela zemin 1 -2-3 diye bir koğuş var. O
koğuşta yatanlarda verem oluyordu. Genelde hastaneye
o koğuştan gidiliyordu. O koğuşun insan
sağlığına aykırı olmasından dolayı kapatılmasını
istedik. Müracaatımız dikkate alınmadı. Bir gün
Sayın Evren konuşma yapıyor Erzurum'da. Bize
de hoparlörlerle dinletiyorlar. Avrupa İnsan
Hakları ülkemize gelip ne hakla denetleme yapabilir,
diyor. Fakat o konuşma yaparken komiteler
cezaevini geziyorlar. Bu sırada bir arkadaşımız
mazgaldan Almanca zemin 1-2-3'ü inceleyin
orada insan yaşayamaz, diyor. Mazgal açtırılıp
arkadaşımız alınıp birlikte zemin 1 -2-3'e gidiliyor.
Yapılan incelemede burada insan yaşamaz,
denerek koğuş kapattırılıyor. Koğuşta bulunanlar
45 dakika içinde başka koğuşlara aktarılıyor. O
zaman anladık ki bazı şeyleri örtmenin kapatmanın
anlamı yok Devletimizin idareci leri, cezaevi
yöneticileri dilekçelerimizi dikkate almıyorlar
fakat dışarıdan gelen bir heyet 5 dakikada meseleyi
çözüyor. O zaman milliyetçilik düşüncesiyle
aman devletimizi zaafa uğratmayalım düşüncesiyle
bu yanlışlıkları örten arkadaşlarımızda tam
tersi bir tepki başladı