Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Edebiyatta düşünen bir insanı anlatmanın zorluğu üzerine
Ne yazık ki güzel edebiyatta hiçbir şey, düşünen bir insanı anlatabilmek kadar güç değildir. Büyük bir mucit bir defasında kendisine aklına bu kadar çok yeni şeyin gelmesini nasıl sağladığı sorulduğunda, şöyle karşılık vermişti: Hiç durmadan o konuyu düşünerek. Gerçekten de, beklenmedik düşüncelerin gelmesinin tek yolunun insanın onları beklemesinden başka birşey olmadığı söylenebilir. Bu düşünceler küçümsenemeyecek ölçüde karakterin, sürekli eğilimlerin, direnen yükselme tutkusunun ve yorulmak nedir bilmeyen çalışmanın bir başarısıdır. Öte yandan, böyle bir süreklilik, kimbilir ne kadar can sıkıcıdır! Yine öte yandan, düşünce düzeyindeki bir görevin yerine getirilmesi, ağzında bir sopa taşıyan bir köpeğin dar bir kapıdan geçmek istemesinden farklı değildir; hayvan, sopa kayıp geçene kadar kafasını sola ve sağa döndürür, bizler de buna çok benzer bir biçimde hareket ederiz, aradaki tek fark, çok gelişigüzel deneyecek yerde, bu işin nasıl yapılması gerektiğini daha önceki deneyimlerden aşağı yukarı bilmemizdir. Ve akıllı biri, kafa döndürmelerde aptal birine oranla doğal olarak çok daha büyük bir beceri ve deneyim sergilese de, kapıdan geçiş ona da şaşırtıcı gelir, bir anda gerçekleşiverir, ve insan iç dünyasında düşüncelerin kendilerini düşüneni beklemek yerine kendiliklerinden harekete geçmiş olmaları karşısında gelen hafif bir şaşkınlık duygusunu açıkça algılayabilir. Eskiden esinlenme diye de adlandırılırken, bu şaşkınlık duygusuna bugün çoğu insan sezgi demekte ve bunda kişilik- üstü bir yan görmek gerektiğine inanmaktadır; gerçekte ise ortada yalnızca iradeye bağlı olmayan bir durum, başka deyişle bir kafanın içinde karşılaşan şeylerin yakınlığı ve birlikteliği vardır. Kafa ne kadar iyiyse bu süreç o kadar daha az algılanır. Düşünme süreci, süreç devam ederken kendi içinde oldukça acınası bir süreçtir, sanki beynin tüm kasılıp bükülmeleri bir sancı nöbetine kapılmış gibidir. Bittiğinde ise, biçim olarak insanın biraz önce yaşantıladığı sürece değil, sadece düşünülüp bitmiş olan bir şeye benzer. Ne yazık ki bu elde edilen son derece kişisellikten uzak bir şeydir, çünkü düşünülmüş olan dışarıya doğru yönelir ve dünyayla geçmek üzere alesta durur. İnsan düşünme süreci içindeyken, kişisel olanla olmayan arasındaki geçiş anını yakalamanın yolu yoktur ve düşünmenin yazarlar için süreci göz ardı etmek isteyecekleri derecede bir mahcubiyet nedeni olması tam da bundandır. Niteliksiz Adam ise durmuş düşünmekteydi. Bundan, düşündüğü şeyin, en azından kısmen kişisel bir sorun olmadığı sonucu çıkarılabilirdi. Peki neydi o zaman? Dünyanın girişleri çıkışları; dünyanın bir kafanın içinde birliktelik oluşturan çeşitli cepheleri.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.