Gönderi

Mesele neydi? Karanlıkta önemli olan arabanın pahalı olması mı yoksa farlarının yanması mı? Bir okuyucu olarak bu soruyu kendi kendime sordum. Joan Miro'nun hayatını okurken, arkadaşlarının çok olmaması, onu sıradanlıklarla meşgul edecekleri bir kenara bırakması, şairler gibi sanatını etkileyecek birkaç arkadaşla birarada olması, bazı eleştirmenler için 'kimseyi sevmezdi, yalnızlığı severdi' dedirtirken, onu anlamış bazıları ise 'bildiği şekilde disiplinli çalışması işine gelirdi" der. "Georges Raillard bir söyleşisinde sorar: Ressamın nasıl çalıştığı, nasıl bir zihinsel gerilim yaşadığı pek bilinmez. Joan Miro: Doğru, oysa ressamlar tam anlamıyla, eksiksiz bir zihinsel yaşamı sürdürürler. Her sabah saat sekize doğru kalkar, kendime bakar, sonra da buraya, Sert atölyeme inerim, kahvaltıya kadar çalışırım. Öğlen yemeği yer, yirmi dakika dinlenirim, sonra da gene burada hemen işe koyulurum. Öğleden sonra sabah yaptıklarımı gözden geçirir, ertesi günün çalışmasını hazırlarım Ama en çok çalıştığım saatler; sabahın erken saatleridir, saat dört dolayları. Sabah dört ile yedi arasında çalışmaya gömülmüş olurum... G.R.: Yaşamınızın büyük bölümünü tek başınıza geçiriyorsunuz. Gerekli mi böyle bir yalnızlık? J.M.: İnsan birileriyle görüşmeye başlarsa... Akşam yemeği vs. gitmesi gerekir nezaket için olsa da, bütün bunları kesip attım. Beni yoruyor böyle şeyler. G.R.: Başkalarıyla görüşmekten elinize hiçbir şey geçmeyeceği kanısında mısınız? J.M.: Hayır, hayır, gerçekten sevdiğim, iyi anlaştığım ve de ilgi duyduğum kişilerle görüşmek yararlı olur kuşkusuz. Ozanlarla görüşmek sözgelimi... İnsanların insanca zaafları var... Beni bunlar yoruyor (gibi söylemlerle devam ediyor)... Bağnazlar ve doğmalar rahatsız eder beni... Yenilir yutulur bir lokma değilim... Resim ile paranın birbirine karıştırılmasından son derece iğreniyorum... İnsanlarla resim arasındaki ilişki bozuldu bu nedenle..."
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.