Metz şöyle der:
"saf nesnenin üzerine geri itilen sadece görülendir" (s. 97). Bu şekilde aynı hizaya gelen seyirci güya gösteri dışında bir yerden bakar. Birincil özdeşleşme, zamanın ve bedenin dışında olan ve doğrudan epistemolojik hakimiyet kazandıran bir görüşü de ima eder.
Hem Metz hem de Baudry bu görünmez, cisimden kurtulmuş, belirli bir zamana ait olmayan ve her şeyi bilen görüşü ideolojik bir kurgu olarak ifşa etmekte acele etse de, onun aldatıcı hazlarını sinema deneyiminin neredeyse kaçınılmaz bir özelliği olarak görürler. Seyreden özne, bu yapıntı içinde ve yine bu yapıntı vasıtasıyla
oluşturulur.