Serçeler Parmaklarını Neden Sakatlar?Birden herkesin gittiğini düşündü veya fark etti. Ya da fark ettiğini düşündü. Önce nefes nefese koştu. Sonra aheste aheste geri döndü. Önce kendini bıraktı, sonra tüm parçalarını topladı. Önce yaşasın dedi, dokunmadı. Sonra bir serçe bıraktı birileri avucuna. Yaşasın diye dokundu. Herkes konuştu serçe sustu. Sahi serçeler neden susar?
Bir günlük tuttu birileri. Olur da oğlu okur diye. Genç ölürse ardından oğlu büyür diye. Büyür de kendine belki benzemez diye. İçi çürümez diye. Yaşar ve yaşatır diye... Sahi insanlar neden yaşar? Bir İsmet Özel şiiridir. Solculuk zamanlarından kalma. Oğul, şiiri babasının okuyuşuyla hatırlar. Belki rakı bardağına perde olmuştur bu şiir:" Ölüyoruz demek ki yaşanılacak. "
Kelam kelime olduğunda ölüyordu.
Ben ins
Ölüyordum yaşadıkça
Doğuyordum ölüyor olduğumu anladıkça...
Babalar genç ölürse... Babalar genç ölürse evlatlar ağlayamaz. Dışarı akmayan gözyaşı içeriye akar. İçeriye akarsa içeriyi zehirler. Çürütür insanı. O yüzden bir gece önce babasını gömüp dönen çocuklara İstanbul kadar büyük kalpli kadınlar "Ağla" der. "Ağla oğul, ağla.
Seni şimdi ikna edeceğiz... İkna... İkna... Edeceğiz...
"Neden konuşmuyorsun Çiğdem? "
"Anneannem konuşuyor yetmez mi?"
"Ne diyor?"
"La ilahe illallah diyor."
Herkes ikna edilecek. Biz edeceğiz. Biz herkesi ikna edeceğiz. Ve tüm kadınların saçlarını ellerine vereceğiz. Kimsenin telini görmediği, rengini bilmediği saçları içi acı sevgililerin ellerine... Elleri bir hayatı tutmayacak kadar ufalmış sevgililer... Bir Anadolu şehrinde... Orada adresini bilmedikleri ama saç rengini bildikleri birileri yaşar. Avuçlarına saçlar dökülmüş... Mehmetler onu bulurlar.
Mehmetler onu bulmalıdırlar. Yoksa Mamikler düşer.
Aşk en çok haram diye ondan uzak duran gençlere sorulur.
Mesela Faruk' a sorulur aşk.
"Kime aşıksın Faruk?
Bilmiyorum Hocam.
Nasıl sevdin o zaman Faruk?
Çok sevdim Hocam. Allah affetsin çok sevdim."
Faruklar köşede uzanan bir eldir. Tıpkı okulun ilk yılında ilk kavgadan önce uzanan eller gibi. Ellerine bir serçe tutarlar. Serçeler bağırır, Faruklar yürür. Serçeler bağırdıkça Faruklar hızlanır. Faruklar kendini unutur. Şeyhin dizi dibine koşulur. Serçeler bağırdıkça Sirkeci Mecidiyeköy yakın olur. Serçeler bağırdıkça sahi ne olur?
Gün gelir herkes ve her şey yok olur. Yok olmak, bir kez olan bir şey sanılır. Değildir halbuki. Ölüm bir andır.. Yokluk sürekli.... O yüzde babalar bir kez ölür, her gün yok olur. Sonrası.... Sonrasını kimse bilmez. Bilmeyince çıplak ayakla koşulur. Herkes dosttur, kimse görmez çıplak ayaklarını. Düşman olsalar bakarlardı. Sadece Faruk bakar.
Ayakkabı lazımdır.