Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hınç ya da ressentiment, kendi değerlerini yaratamayan topluluk ya da bireylerin ruh halleri gibi tarifedilebilir. Bunlar, hesap yapmayı bilen, zekâsını iyi kullanan insanlar toplamı olsalar da, kendi eylemlerini devindirecek dış bir gücün arayışında olurlar. Bir bakıma, harekete geçmek ve hayatta kalabilmek için, başkasının yarattığı bir iradeye, üst akla gereksinim duyarlar. Max Scheler, bu durumu açıklamak için fizyolojik bir mecaz kullanarak, hınç sahibi varlığı, kendisini ifade etmek için mutlaka duyusal veriye gereksinim duyan canlılara benzetir (1994: 9); sözgelimi kene böyledir. Varlığını kanıtlayabilmesi için, dış uyarana, duyuma gereksinimi vardır. Hınç duygusuyla davranan kimse yaratıcı, olumlu, sahici gibi sıfatlar edinemez; eylemleri tepkisel nitelik taşır. Yani yerlerinden kalkmaları için, hınç taşımayan zümrelerin, şahısların yarattığı değerlere başvurmak durumunda kalırlar. Ya geçmişe ya da geleceğe kaçan, şimdide olup biteni gizemli kılan bir zaman ve mekân şuuruyla var olurlar. Bu yüzden, değer yaratıcı olanların, onların saat ve yer “ayarını” sürekli yapması gereklidir.
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.