Bu kişiler cami gibi bir bina yapmak için harcayacakları parayı bir öncekilerin aksine her ne kadar helál yolla kazanmış olsalar da, yine onlar gibi iki açıdan aldanış içerisindedir.
Birincisi, amaçları gösterisş yapmak, akılda kalmak
ve övülmektir. Böyle olmasaydı çevrelerinde bulunan muhtaç kimselere yardım etmenin daha önemli olduğunu düşünürlerdi. Bir şehirde pek çok câmi bulunur. Camiden maksat topluca ibâdet edilebilecek bir mekanın sağlanmasıdır. Bu nedenle bir muhitte bir câminin bulunması yeterlidir. Onca fakir fukara varken, her sokakta birer càmi inşa etmek mârifet değildir. Yaptırdıkları hayratın ulu orta yerde olacağından, insanların kendilerinden övgüyle bahsedeceklerini bilirler, rahat bir şekilde mescit ve câmilerin inşası için paralarını harcamaktan çekinmezler. Sonra bu işi Allah
(c) için yaptıklarını zannederler. Halbuki Allah (c.c)
için değil, başka amaçla yapmışlardır.
İkincisi, câmileri inşa ederken mallarının büyük bir
kısmını, namaz kılanların zihnini meşgul edecek süsleme ve nakış işlerine ayırır, farkında olmadan insanlarin huşû ile namaz kılmalarına mâni olurlar. Halbuki huşû, namazın olmazsa olmazlarındandır. Câmi ve mescitlerin süslenmesi uygun değildir. Câminin inşasına yardımda bulunan kişiler bundan sorumludur.