Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

199 syf.
3/10 puan verdi
·
20 günde okudu
KOZASINDAN ÇIKAMAYANLAR
Memleket Hikâyeleri Refik Halid’in Anadolu’ya sürgün edildiği zamanlarda yaşadıklarından ve şahit olduklarından beslenerek kaleme aldığı, Osmanlı’nın son yıllarında halkın ahvalini anlattığı hikâyelerden oluşan bir kitap. Kitabın MEB 100 temel eserler listesinde de bulunuyor oluşundan mütevellit farklı beklentilerle okumaya başlasam da, ben herhangi bir hikâye kitabından beklediklerimi bulamadım. Kitaba başladığımda, her hikâye bir sonrakinden daha fazla hayal kırıklığı yaşamama, okuyabileceğim çok daha güzel kitaplar varken neden bunu okuduğuma dair düşünceler içinde olmama sebebiyet verdi. Evet, Anadolu insanı, köy hayatı, umutsuzluk, parasızlık, savaş yılları, ahlaksızlıklar, haksızlıklar, suskunluklar ve hakkı sükûtlar… Bunlar anlatılmalıydı, yazarın ülkesine dair ümitlerini yitirdiği sürgün yıllarında bunlardan bahsetmesinden daha doğal bir şey olamazdı. Hoşlanmadığım nokta ise; yazarın bunlardan nasıl bahsettiği. Hikâyeler yazılırken bir amaç varsa bile kurgusuna kurban gittiği kanaatindeyim zira bazı zamanlar kurgunun basitliği öyle bir noktaya varıyor ki, hikâye bittiğinde amaçsız yazılmış bir metin okuduğum hissine kapılıyorum-her ne kadar öyle olmasa da- ve bunun okuyucuya yapılmış bir haksızlık olduğunu düşünüp yer yer kızıyorum. Sonrasında, hikâyeleri yazılmış olduğu dönemle birlikte değerlendirmem gerektiğine kendimi ikna edip bir sonraki hikâyeye geçiyorum ancak bu döngü kitabın sonlarına kadar devam ediyor. Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp, Refik Halid’in Memleket Hikâyeleri kitabını değerlendirirken onun İstanbul Türkçesini en iyi kullanan yazar olduğunu söylemişler. Kitabın son kısımlarında yazarın okunaklı üslubuyla daha kaliteli, amaçladığı fikri okura iletmeyi daha iyi başaran kurgular birleştiğinde çok daha keyif aldığım hikâyelerle karşılaştım. Doğanın insan hayatı üzerine etkilerini çok güzel kaleme almış yazar. Yağmur bir köylü için ne demek, kar ne demek, bahar ne demek? Tavandan damlayan su, ıslak beton, hastalık, ama aynı zamanda rızık, bereket… Kitaptaki karakterlere gelecek olursak, sanki hep aynı kişilerin farklı isimlerle benzer olayları yaşadığı izlenimini veriyor kitap zaman zaman. Yazarın hikâyelerinde kadın ve erkek figürlerini konumlandırdığı yerler sabit. Kadın erkeğin ahlaksızlıklarının başlangıç noktası, ana kaynağı, erkekse basit isteklerden ibaret, hayat amacından, ideallerden uzak, dünyaya boşu boşuna gelmişçesine dar çevresinin içine sıkışmış, küçük uğraşların peşinde. Bu olmamalı diye düşünüyorum okurken, insan olarak kâinata gönderiliş amacından bu kadar uzakta yaşamlar bizim Anadolu hikâyemiz mi yani? İnsan yaşamının bu kadar basit oluşunun sebeplerini, mecbur kalışları, eğitimsizlikleri, yoksullukları düşünüyorum. Yine de olanlara hak veremiyorum. Hikâyelerin içinden en beğendiğim ise, Hakkı Sükût (Sus Payı) oldu. Sebebiyse, kurgusu ya da karakterlerinden ziyade başlığı sanırım. Her sessiz kalışın elbet bir bedelle mümkün olduğunu göstermeye çalışıyor yazar. Öyle ki, sevgi, hatta sonunda ölüm bile karşı gelemiyor bu suskunluğa ve acizliğe. Hikâye bir ipek fabrikasında geçiyor ve ipeğin bizim önümüze kumaş olarak gelene kadar ne acılar çekildiğini, ‘’Biri gider, diğeri gelir, ekmek parası ne de olsa!' mantığı ile kaç genç kızın göz göre göre ölüme sürüklendiğini anlatıyor. Fabrika şefinin sevdiği kızın ölümüne rağmen Hakkı sükûtu verilerek bu düzene karşı çıkamayışının hikâyesi bu aslında. İpek böceği içinse bambaşka bir hikâye var işin arka planında. Merak edip ipek üretim safhalarını araştırıyorum. Kozasına girmek için olgunlaşana kadar ipek böcekleri dut yapraklarıyla besleniyor, kendi çevresine kozasını örerek dünyasını daraltıp hapsoluyor adeta ve sonra oradan çıkarken ipeğine zarar vermesin diye insanlar tarafından kaynar su buharında boğularak öldürülüyor. Kendini hapsettiği yerden bir daha çıkamıyor, emeği ise başkalarının ekmeği… Yani memleketim diyor yazar, kaç hüzne şahit oldun sonunda hakkı sükûtu verilip unutulan? Koca bir devir bitiyor şimdi işte. Devlet yıkılırken ahlak kaideleri de birer birer çözünüyor, yerle bir ediliyor, kirletiliyor. Bunu görüp anlamaya çalışıyoruz Memleket Hikâyelerinde. Bu dönemi anlamak için bu kitabı okumak şart mıdır, bence değil. Memleket Hikâyeleri benim için kendini çok tekrar eden, kurgu ve karakterler açısından beklentilerimi karşılamayan bir kitaptı diyebilirim.
Memleket Hikayeleri
Memleket HikayeleriRefik Halid Karay · İnkılap Kitabevi · 20216,5bin okunma
··
375 görüntüleme
Kalem Kuklası okurunun profil resmi
Başarılı bir yorum. Düşüncelerime tercüman olmuşsunuz.
H.Betül okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Bir büyüğum bu incelemeyi okuyunca Refik Halid'in bir de Gurbet Hikayeleri kitabını okumamı önermişti. Size de aktarmış olayım 😊
Kalem Kuklası okurunun profil resmi
Teşekkürler :) Siz okuma fırsatı buldunuz mu?
H.Betül okurunun profil resmi
Henüz okumadım maalesef
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.